Evet. İnsanlar yönetilmez, şirketin işleri yönetilir. İnsanlara ise liderlik edilir. Belki sizin yöneticiniz/ yöneticileriniz aşağıda sıralanan vasıflara sahip biridir / birileridir. Ama bir grup çalışanların bu tür yöneticileri hasretini çektikleri de bir hakikat.
Adil olan, insanları ve tüm diğer canlıları seven (Hayvan sevgisinin bile ölçü olduğuna inananlar var), çalışanları misilleme ile karşılamadan, seninle serbest bir şekilde konuşabileceklerini hissetmelerini sağlayan bir tavır sergilemeyi beceren, paydaşlarına ne olursa olsun yalan söylemeyen, iş ilişkisi kurduğu herkese seviyeleri ne olursa olsun kibar davranan, iletişimin yalnız bağlı olduğun üstleri ile
değil, idare ettiği ve sana bağlı olsun veya olmasın iş ilişkin olan herkesle de konuşmayı ve onları samimi olarak dinlemeyi içerdiğine inanan, cana yakın bir atmosferi ve ekip çalışması ruhunu teşvik edebilen , çalışanlarını gruplandırmayan ve herkese eşit muamele eden, işlerini iyi yaptıkları zaman
insanlara iltifatta bulunan ve sık sık teşekkür eden , problemli bir çalışanıyla nasıl meşgul olacağını ve birbirinize olan saygınızı koruyarak onu nasıl doğru yola getireceğini bilen, takdir ve teşekkürün dozunu iyi ayarlayabilen , çalışanlarla bireysel olarak ilgilenmeyi ilke edinen, üstlerinin sürekli seni dinlemelerini, sorunlarını halletmelerini ve her düşüncenin mutlak onaylamalarını beklemeyen, işin stresi seni hırçınlaştırmaz ve bundan ötürü yakın çevrenizi menfi etkileyecek hareketlerde bulunmayan, toplulukta bilgi üstünlüğünü sık sık ortaya koyacak tarzda konuşmayan, gerek özel yaşamında ve gerekse iş hayatında örnek davranışlar sergileyen, iyilikle aptallığın birbirinden ayırt edilmesi çok zor olan sınır çizgisini iyi belirleyebilen ve insanlara kendi hareketlerine uygun davranışlarda bulunan ve de mesleki bilgini zarif ve insancıl davranışlar ile süslemeyi bilerek kendini güncel tutmayı ve hatta yenilemeyi becerebilen ve bunlara ilaveten tüm insani vasıflara haiz bir yöneticiniz olsun istemez misiniz?
BİR FIKRA İYİ YÖNETİCİ.
Bir çoğunuz mutlak fıkraya dönüşmüş bu anlatımı bilirsiniz. Eski senelerde bunun bir yaşanmış olduğunu biri yazmıştı. Maalesef not almamışım. Biz bunu işyerinde bazı Yöneticileri yok farz edip, onun işlerini de yürüten ve asıl yapması gereken hususları göz ardı eden “Ben bu kuruşun her şeyiyim diyen” tepe yöneticilere ithaf edelim. Böyle bir tanıdığınız var mı? Bilemem.
Büyük Amerikan imalat fabrikalarından birinin yönetim kurulu üyeleri kâr ve zarar hesaplarını incelerken, fabrika müdürünün aylığına takılmışlar ve bu ücretin yüksek olduğunu düşünmüşler. İçlerinden iki kişi seçerek fabrika müdürü denen bu adamın neler yaptığını bir görmelerini ve ondan sonra bu konuda karar verilmesini kabul etmişler.
İki kişilik heyet bir sabah sessizce fabrikaya gitmiş ve fabrika müdürünün odasına girmiş. Gördükleri manzara şu olmuş: Fabrika müdürü elinde kahve fincanı, ağzında purosu, etrafa halka dumanlar yaymakla meşgul. Masanın üstünde ne bir dosya ne bir kâğıt, hiçbir şey yok. Bir müddet kendisi ile oradan buradan konuşan heyet üyeleri, bu müddet zarfında müdürün hiçbir işle meşgul olmadığını ve yalnız birkaç basit telefon konuşması yaptığını görmüşler.
FABRİKA MÜDÜRÜ DEĞİŞİYOR
Heyet aldığı intibadan memnun, idare meclisine “fabrika müdürü denilen zatın yanında bulundukları üç küsur saat zarfında hemen hemen hiçbir şeyle meşgul olmadığını ve bu bakımdan böyle basit bir iş için verilen yıllık 100.000 dolardan en aşağı üçte iki nispetinde bir tasarruf sağlanabileceğini” söylemiş. Tabii fabrika müdürü bu indirmeye razı olmamış, işten ayrılmış.
Yeni maaşla çalışmayı kabul eden birçok istekli arasında bir zat yeni fabrika müdürü tayin edilmiş. Üç aydan sonra idare meclisine gelen imalat istatistiklerinde az, fakat dikkati çekecek kadar bir düşme başlamış. “Fabrika müdürü yenidir, tabii bu kadar acemilik olur” demişler. Altıncı ayın sonunda üretim ve kâr istatistik eğrisi bir hayli düşmüş. Hatalı üretim miktarı ise artmış.
Eski heyet azaları, yeni fabrika müdürünü odasında ziyaret etmişler. Adamcağız kan-ter içinde bir elinde telefon, öteki eli evrak imzalamakla meşgul, başıyla gelenlere oturmalarını işaret etmiş. Gelen giden o kadar çok ki, adamla doğru dürüst konuşmaya bile imkân olmamış. Fakat heyetin kanaati şu olmuş: “Böyle canla başla çalışan bir adam başta olduğu müddetçe işlerin düzelmemesi için hiçbir sebep yoktur, biraz daha bekleyelim.”
Sene sonu gelmiş, her zaman kâr eden fabrikanın bilânçosu zararla kapanınca idare meclisi azaları birbirine girmişler ve işi yeniden incelemeğe başka bir heyeti memur etmişler. Yeni heyet müdürün odasına değil fabrikaya gitmiş ve iş başında bekleyen insanlar görmüş, sebebini sormuş. Aldıkları cevap şu: “Hususi bir döküme başlayacağız. Fabrika müdürü ben gelmeden başlamayın dedi, biz de bekliyoruz. Her halde elektrik atölyesinden bir türlü ayrılmaya vakti olmadı.”
USTABAŞI ANLATIYOR
O sırada gözleri, yaşlı bir ustabaşına ilişmiş. Adamı şöyle bir kenara çekmişler ve fabrikanın eskiye nazaran daha fena çalışmasının sebeplerini sormuşlar. Yaşlı ustabaşı içini boşaltmak ihtiyacını uzun zamandır hissetmiş olacak ki, “Baylar” demiş:
“Eski müdürümüz teferruatla uğraşmaz, ileriye ait planlar yapar, işi bize bırakır, biz de normal zamanlarda onu rahat bırakırdık. Ani, içinden çıkamayacağımız olağanüstü bir problemle karşılaştığımız zaman ancak ona başvururduk ve o zaman da bilirdik ki o bizim bu sorunumuzu çözecek. O hakiki fabrika müdürü idi. Güler yüzlü idi. Purosunu içer, bizimle şakalaşır, fakat hepimiz için düşünürdü. Şimdiki müdür de çok dürüst, iyi niyet sahibi, hatta çok daha çalışkan bir adam. Fakat o hiçbirimize inanmıyor, her işin kendisi tarafından görülmesini istiyor. Yani o bizim yerimize ustabaşılık yapıyor. Tabii biz de amele çavuşu mertebesine düşüyoruz. Haydi neyse buna da aldırmayalım ama fabrika müdürlüğü boş kalıyor. Elinde purosu ileriyi görmeğe çalışan, tedbir alan, düşünen adamın yerinde bugün kimse yok.”
Eski fabrika müdürünü tekrar oraya getirmek isteyen yönetim kurulu, bir senelik acı tecrübesinden sonra 100.000 USD yerine 150.000 USD aylık ücret ödeyerek onu ancak gelmeye razı edebilmiş.
Yorumlar