04 Ağustos 2025, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

VİCDAN VE CÜZDAN

Kent yaşamı insanı bu ikilem arasında bırakmıştır. Vicdan mı cüzdan mı? Konunun kendisi sorunlu olup birey bu sorudan kaçamamaktadır. Vicdan hukukun kendisi olmasına rağmen, cüzdana ve günlük anlayışlara zaman zaman yenik düşmektedir. Vicdanın cüzdanla ilişkisi de yüzyılın meselesidir. Bütün antik filozoflar ve de Peygamberler, değişik şekillerde bu soruya cevap vermeye çalışmışlardır.

Düşünen bir insan, daima vicdandan taraf olur. Fakat günlük ilişkiler ve çıkarlar, bizi cüzdandan tarafa savurabilir. Cüzdandan tarafa düştüğümüzü de anlamayabiliriz. Mekân dünya olunca, insanın vicdan tarafı daha fulü olabiliyor. Susmalar, üç maymunlar, tavırsızlık, güçlüden yana olmak, cüzdanın yansımaları olarak görülebilir. Oysa vicdan afaki bir boyuta da sahiptir. Algısı kolay bir konu gibi gözükse de bir ayağı derinlerde olan bir kavramadır. Vicdanlı insan, değerli insandır. Sürekli mazlumdan yana ve onun dinini, imanını sormayan bir kafa yapısındadır.

Cüzdandan taraf olan bireyin de çok bariz özellikleri vardır. Birincisi, hesap kârdır. İkincisi, baktığı her olayda para ve çıkar görür. İkbal ve gelecek görmediği hiçbir işe yatırım yapmaz.  Sürekli derin hesaplar dalar. Vicdanını ya bastırır ya da öteler. Güç gösterisinde bulunur. Ezmenin ve paranın gücünün günlük tanımını yapar. Uyanıktır o. Hesap kâr olduğu kadar, sırıtıktır ve ezik olduğu için, sürekli iyi gün hesabı yapar. Kötü gün dostu değildir.

Vicdan aynı zamanda yasaların da babasıdır. Gökyüzündeki adaletin yere indirilmiş halidir vicdan. Onun için düşmanı da çoktur. Vicdanın sahibi de önemlidir. İyi bir birey, vicdanının sahibini bilir. Vicdanın düşmanları aynı zaman da insanlığın düşmanıdır. Vicdanın bireysel olmadığını da düşünüyorum. Toplu kent yaşamı insanı bu ikilem arasında bırakmıştır. Vicdan mı cüzdan mı? Sorunun kendisi sorunlu olmasına rağmen, birey bu sorudan kaçamamaktadır. Vicdan hukukun kendisi ve değer olmasına rağmen, cüzdana ve günlük anlayışlara yenik düşmektedir. Vicdanın cüzdanla ilişkisi de yüzyılın meselesidir. Bütün antik filozoflar ve de Peygamberler, değişik şekillerde bu soruya cevap vermeye çalışmışlardır.

Düşünen bir insan, daima vicdandan taraf olur. Fakat günlük ilişkiler ve çıkarlar, bizi cüzdandan tarafa savurabilir. Cüzdandan tarafa düştüğümüzü de anlamayabiliriz. Mekân dünya olunca, insanın vicdan tarafı daha fulu olabiliyor. Susmalar, üç maymunlar, tavırsızlık, güçlüden yana olmak, cüzdanın yansımaları olarak görülebilir. Oysa vicdan afaki bir boyuta da sahiptir. Algısı kolay bir konu gibi gözükse de bir ayağı derinlerde olan bir kavramadır. Vicdanlı insan, değerli insandır. Sürekli mazlumdan yana ve onun dinini, imanını sormayan bir kafa yapısındadır.

Cüzdandan taraf olan bireyin de çok bariz özellikleri vardır. Birincisi, hesapkardır. İkincisi, baktığı her olayda para ve çıkar görür. İkbal ve gelecek görmediği hiçbir işe yatırım yapmaz.

Sürekli derin hesaplar dalar. Vicdanını ya bastırır ya da öteler. Güç gösterisinde bulunur. Ezmenin ve paranın gücünün günlük tanımını yapar. Uyanıktır o. Hesapkar olduğu kadar, sırıtıktır ve ezik olduğu için, sürekli iyi gün hesabı yapar. Kötü gün dostu değildir.

Vicdan aynı zamanda yasaların da babasıdır. Gökyüzündeki adaletin yere indirilmiş halidir vicdan. Onun için düşmanı da çoktur. Vicdanın sahibi de önemlidir. İyi bir birey, vicdanının sahibini bilir. Vicdanın düşmanları aynı zaman da insanlığın düşmanıdır. Vicdanın bireysel olmadığını da düşünüyorum. Toplum, vicdanlı insanların sözleşmiş halidir. Vicdanın düşmanları toplumun da düşmanıdır. Cüzdancılar, aynı zamanda topluma da düşmandır. Vicdana teslim olmadan, halkı sevmek de mümkün değildir. Cüzdanın zalim gücünden uzaklaştıkça, vicdana doğru yaklaşırsınız.

Cüzdanın bir araç olduğunu unutmadan, vicdanın ilkeleriyle dünyaya bakmakta yarar var. Cüzdanın araç olduğunu unutur ve onu kapital bir mabet haline getirirsek, topluma en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Toplumsal sözleşmeye de aykırı davranmış oluruz. Halbuki cüzdan sadece bir vesiledir. İnsan olma halinin, ekonomik bir değeridir. Onu amaç yaparsanız, toplumun ayaklarını kırmış olursunuz. Toplumun inşası ancak vicdanla olur. Sanat, edebiyat, din, ahlak, töre, bütün toplumsal değerler vicdanla inşa edilir. Onlara inanmak ve yaşatmak için de vicdan gereklidir.

Merhamet, vicdanın ortağıdır. Onun için, merhamet ve vicdanı yan yana getirirsek, ancak cüzdanın kötücül etkilerini engelleyebiliriz.  Cüzdanın maddi gücünü hiçbir zaman küçümsemeden, ama vicdanın da politik gücünü yükselterek bir medeni toplum inşa edebiliriz. Yoksa toplumlar, sadece yalaka ve ayak takımı uyanıkların cüzdan mücadelesine sahne olur. Bunu yapan bireyler de az değil.  Biz daha çok vicdanları çoğaltalım. Çoğalttığımız vicdanlar, milletin inşasına birer harçtır

Vicdanın düşmanları toplumun da düşmanıdır. Cüzdancılar, aynı zamanda topluma da düşmandır. Vicdana teslim olmadan, halkı sevmek de mümkün değildir. Cüzdanın zalim gücünden uzaklaştıkça, vicdana doğru yaklaşırsınız.

Cüzdanın bir araç olduğunu unutmadan, vicdanın ilkeleriyle dünyaya bakmakta yarar var. Cüzdanın araç olduğunu unutur ve onu kapital bir mabet haline getirirsek, topluma en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Toplumsal sözleşmeye de aykırı davranmış oluruz. Halbuki cüzdan sadece bir vesiledir. İnsan olma halinin, ekonomik bir değeridir. Onu amaç yaparsanız, toplumun ayaklarını kırmış olursunuz. Toplumun inşası ancak vicdanla olur. Sanat, edebiyat, din, ahlak, töre, bütün toplumsal değerler vicdanla inşa edilir. Onlara inanmak ve yaşatmak için de vicdan gereklidir.

Merhamet, vicdanı ortağıdır. Onun için, merhamet ve vicdanı yan yana getirirsek, ancak cüzdan kötücül etkilerini engelleyebiliriz.  Cüzdanın maddi gücünü hiçbir zaman küçümsemeden, ama vicdanın da politik gücünü yükselterek bir medeni toplum inşa edebiliriz. Yoksa toplumlar, sadece yalaka ve ayak takımı uyanıkların cüzdan mücadelesine sahne olur. Bunu yapan bireyler de az değil.  Biz daha çok vicdanları çoğaltalım. Çoğalttığımız vicdanlar, milletin inşasına birer harçtır.

Vicdanın değerlerle beslendiği her yer tarihte güllük gülistanlık olmuştur. Sadece cüzdanın egemen olduğu toplumlarsa, tarihte çabuk perişan olmuştur. Dünya savaşı Almanya’sı ya da Rusya’sı gibi.

Günümüz Amerikan toplumu da cüzdancı bir yapıyla hareket etmektedir. Demokrasi süsüyle saldırdığı Ortadoğu ülkelerine yaptığı muamele, vicdanlı bir devlet ve milletten ziyade, haydut bir devlet yapısını anlatmaktadır. Dilerim biz, vicdan ve merhametten tarafa olan özelliklerimizi bırakmayız. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletinin de bekası buradadır. Vicdansız topluluklar, devletini bile bir gecede sonlandırabilir. Hayrola, aydınlık ola. Cüzdanımızın, vicdanımızın emrinde olduğu günlere kavuşmamızı dilerim.

Toksik yöneticiler, gerçekleştirmeleri gereken görevleri ve davranışları normal olmayan yollarla ortaya koyan (Goldman 2006:733), çalışanların moralini bozarak ortamdaki iş birliği ve bilgi paylaşımına müdahale eden, kendi personeline olumsuz bir çalışma ortamı yaratan, ayrımcı zihniyetli yöneticilerdir. Bu tip yöneticiler biz değil ben bilinci ile hareket ederler, geribildirim ve yaratıcılığa yer bırakmadan hızlı bir şekilde hedeflere ulaşmaya odaklanırlar Bir kurumdaki toksik yönetim tarzı; umutsuzluk, kızgınlık, düşük moral, kötü iletişim gibi olumsuz duyguların yayılmasında doğrudan etkili olur. Maalesef Toksik yöneticiler iş hayatının bir gerçeği haline gelmiştir. Bu tür yöneticiler; çoğu zaman çalışanların işlerini zorlaştırarak, enerjilerini tüketir, projelerini sabote eder ve hatta çalışanların itibarını yerle bir ederler. Sorun sadece çalışanların iş hayatında ayakta kalması değildir. Çünkü yöneticilerin bu davranışları en uzaktaki örgüt çalışanını bile etkiler.

Ancak, toksik örgütlerde, bu tür yöneticiler genellikle göze batmazlar, hatta bazen örgüt hatta onları bu göreve atayanlar tarafından ödüllendirilirler. Bu toksik yöneticiler, çalışanları örgütsel sonuçlara teşvik etmek için vardır. Birçok toksik yönetici kısa zamanda hedeflere ulaşır, ama aynı zamanda artan iş devir oranı, yüksek devamsızlığa, düşük verimliliğe bağlı olarak örgüte zarar verirler. Toksik yöneticiler dört kategoriye ayırmıştır. Bunlar; narsist, agresif, sert ve zarar verici yöneticilerdir. Örneğin narsist yöneticiler çoğunlukla kendi itibarı ile ilgilenen, küstah ve kibirli davranışlar sergileyen, empati kuramayan, vicdan azabı duymadan başkalarını kendi çıkarları için kullanan, yukarıda da belirtildiği üzere kurum çalışanlarını ayrıştıran yöneticilerdir. Son yıllarda örgütlerde toksik yönetici olgusu giderek büyüyen bir olgu haline gelmiştir. Toksik yöneticiler; genellikle çalışanları ile konuşmaktan kaçınan, sinirli olduklarını çalışanlarına surat asarak belli eden, sergiledikleri olumsuz davranışlardan dolayı sorumluluk kabul etmeyen, kendi çıkarlarına göre karar veren, genellikle yaptıkları ile söyledikleri tutarlı olmayan, gerçeklerle uğraşmak yerine çoğu zaman bireylerle uğraşan yöneticilerdir. Evet yatıp kalkın dua edin ki sizin görev yaptığınız kuruluşlarda böyle yönetici / yöneticiler yok. İsterseniz etrafınıza bir daha bakın. Sakın ben yanılıyor olmayayım?

VİCDAN VE CÜZDAN

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000