08 Aralık 2025, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

Bir Yerde Herkes Birbirine Benziyorsa, Orada Kimse Yok Demektir.





Michel Foucault’nun bu çarpıcı ifadesi, ilk bakışta felsefi bir tespit gibi görünür; fakat aslında günlük hayatın her alanına uzanan derin bir gerçeği işaret eder: Benzerlik çoğaldıkça, özgünlük azalır; özgünlük azaldıkça insan görünmezleşir. Bu nedenle herkesin birbirine benzediği bir yerde, aslında kimse yoktur; yalnızca bir düzenin sürdürdüğü alışkanlıklarvardır

Bugün çalışma hayatında, sosyal çevrelerde ve kurum kültürlerinde en çok karşılaşılan zorluklardan biri de tam olarak budur: Farklı seslerden korkmak. Oysa farklı seslerin olmadığı yerde yenilik de olmaz, ilerleme de olmaz; sadece birbirinin tekrarı fikirler dolaşır.

Benzerliğin Görünmez Tehlikesi

Dünyanın pek çok ülkesinde yapılan araştırmalar, kurumların büyümesini engelleyen görünmez bir duvar olduğunu gösteriyor: Tek tip düşünce.

Mesela, Kanada’da üniversitelerde yapılan bir çalışmada, akademik ekiplerin birbirine benzer profillerden oluştuğu bölümlerde yayın çeşitliliğinin ve proje sayısının zaman içinde azaldığı saptandı. İlk bakışta uyumlu, birbirini anlayan, problemsiz ekipler gibi görünselerde, asıl sorun düşünce dünyasının daralmasıydı. Bir profesör bu durumu şöyle tanımlıyor:
“Aynı fikirleri tekrar eden bir ekip, sessiz bir odaya benzer. Ses çıkmaz; ama sessizlik üretkenlik değildir.”

Benzer bir örnek olarak Avustralya’daki bir hizmet işletmesinde, yıllarca “sorunsuz işleyiş” için yapılan personel seçimi sonucunda, ekiplerin düşünce ve davranış olarak birbirine neredeyse tamamen benzer hale geldiği görülmüş. Şirket raporları ise aynı dönemde en büyük sorunu şu başlıkla not etmiş: “Yenilikçi öneri yokluğu.” Yani herkes birbirine benzer hale geldik, farklı bir cümle kurma cesareti bile zayıflamış.

Bu örnekler şunu gösteriyor:
Benzerlik, dışarıdan bakıldığında düzen sağlar; içeriden bakıldığında gelişmeyi durdurur.

DÜNYADAN ÇEŞİTLİLİĞİN GÜCÜNÜ GÖSTEREN ÖRNEKLER

Bazı ülkelerde şirketler ve kurumlar, bu tehlikeyi fark ederek farklılıkları bilinçli olarak güçlendirme yoluna gitmişlerdir.

Örneğin, Norveç’te büyük bir nakliye firması, benzer geçmişe sahip çalışanların uzun yıllar boyunca aynı kararları verdiğini gözlemleyince, ekiplerini tamamen yeniden yapılandırmış. Farklı kültürlerden, farklı eğitim alanlarından kişileri bir araya getirmişler. Sonuç şaşırtıcı:

  • Rotalarda 5 yıl boyunca yapılamayan küçük ama kritik iyileştirmeler, birkaç ay içinde ortaya çıkmış.
  • Çalışan bağlılığı artmış.
  • “Aynı fikirden sıkılan” ekipler, yeni projelerde enerji kazanmış.

Bu örnek bile tek başına, Foucault’nun sözünün iş hayatındaki karşılığını açıkça gösteriyor:

Farklılık hareket yaratır; benzerlik ise durgunluk.

Bir başka örnek Almanya’dan: Bir otomotiv firmasında yapılan iç araştırmada, birbirine benzemeyen ekiplerin kriz anlarında çok daha hızlı çözüm ürettiği ortaya konmuş. Çünkü ekip içinde her bakış açısı başka bir ihtimali fark ediyor; tıpkı bir labirenti farklı noktalardan gören gözler gibi. Tek tip ekiplerde ise herkes aynı noktaya baktığı için çıkış yolu ya çok geç bulunuyor ya da hiç bulunamıyor



Bir Kurumun Asıl Sessizliği

Bazı uluslararası danışmanlık firmaları, kuruluşların iç dinamiğini değerlendirirken “kurumsal sessizlik düzeyi” adını verdikleri bir ölçüm kullanır. Bu sessizlik, herkesin benzerliği koruma çabasıyla fikir söylemekten çekindiği noktayı işaret eder.

Bir İngiliz danışman, bu kavramı şöyle açıklıyor:
“Gerçek sessizlik, kimsenin konuşmadığı yer değil; farklı konuşanların artık konuşmamayı tercih ettiği yerdir.”

Foucault’nun cümlesi de tam olarak bu durumu anlatır:
Herkes benzediğinde kişiler kaybolur; fikirler görünmez olur; kurumun hayat enerjisi azalır.

Farklı Olanın Sağladığı Avantaj

Dünyanın pek çok ülkesinde, özellikle inovasyon odaklı kurumlarda, farklı düşünen çalışanlara bilinçli olarak alan açılıyor. Çünkü biliyorlar ki:Benzerlik uyum yaratır;Uyum konfor sağlar, ancak konfor yenilik üretmez.

Bir Yerde Herkes Aynıysa, Gelişim Durur

Dünyanın neresine gidilirse gidilsin, şu gerçek değişmiyor:
Bir ekip, bir kurum veya bir topluluk aynı kalıpta insanlar oluşturduğunda, o yapı büyüyormuş gibi görünse bile aslında yerinde sayıyordur.

Benzerlik, bazen kolay yönetilebilir bir düzen sunar. Fakat zamanla bu düzen, fikir yoksunluğuna dönüşür. Sessizce ilerleyen bu durum, çalışanların kendilerini saklaması ile fikirlerini geri çekmesine ve “boşuna söylemeye gerek yok” düşüncesine yol açabilir.


Oysa farklılıklar her zaman risk değildir. Tam tersine, kurumun ayakta kalmasını sağlayan en güçlü sigortadır. Çünkü farklı bir bakış açısı, çoğu zaman kimsenin görmediği bir detayı fark eder; küçük bir öneri büyük bir dönüşüm başlatır.

Sonuç: Farklılık İnsanlığın Doğal Hâlidir

Foucault’nun sözü, aslında çok temel bir gerçeği hatırlatır:
İnsan, benzeyerek değil; eşsizliğiyle var olur.

Herkesin birbirine benzediği bir yerde “kimse” yoktur, çünkü birey yoktur. Kişilik yoktur. Renk yoktur. Sadece benzerlikten oluşan griler vardır.

Bir kurumun gelişimi, çeşitliliğin kabulüyle başlar.
Bir ekibin gücü, farklı seslerin birlikte çalışabilmesinden gelir.
Bir insanın görünürlüğü, kendi olabilme cesaretine bağlıdır.

Bu nedenle Foucault’nun sözünü bir rehber gibi düşünmek mümkün:
Farklılık bir yük değildir; gelişimin tohumu, yeniliğin kaynağı ve yaratıcı düşüncenin motorudur.

Bir Yerde Herkes Birbirine Benziyorsa, Orada Kimse Yok Demektir.

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000