

Evet, yeni yıla az kaldı. Yavaş yavaş asgari ücret, çalışanların, SSK, Bağ Kur ve memur emeklilerinin maaşları, yapılacak artımlar haberlerin ilk sırasına yerleşecek. Yavaş yavaş diyorum ama aslında mevcut enflasyon ve pahalılığa bağlı olarak söz konusu ücretlerin yazılı ve sözlü basının işlediği konular arasında en büyük yeri tuttuğu görülüyor. Ben konuyu çalışanları gülümsetecek bir fıkra ile köşeme alayım istedim.
GERİ DÖNMEYEN HER ŞEY SONUÇTA KAYBOLUR.
Geri dönüşüm, genellikle çevre bilincinin teknik bir uzantısı olarak görülür. Oysa bu konu yalnızca doğayı değil, toplumun üretim ve tüketim alışkanlıklarını, hatta insanın kendisiyle kurduğu ilişkiyi doğrudan
İlgilendirir. Kaynakları sınırsız sanarak yaşayan toplumlar, aslında kendi geleceklerini tüketir. Bu nedenle geri dönüşüm, yalnızca bir çevre tercihi değil; herkes için zorunlu bir yaşam sorumluluğudur.
Geri dönüşüm, çoğumuzun aklına önce çevre geliyor. Atıkları ayrıştırmak, doğayı korumak, geleceğe biraz daha temiz bir dünya bırakmak… Ama aslında geri dönüşüm yalnızca doğa için değil, insan ilişkileri ve iş yaşamı için de zorunludur.
Dünya her yıl ortalama 2 milyar ton katı atık üretiyor. Bunun yalnızca yüzde 20’si geri dönüştürülebiliyor. Kalanı doğayı kirletiyor, yeraltı sularını zehirliyor, havayı solunamaz hale getiriyor. Türkiye’de geri dönüşüm oranı hâlâ yüzde 15 civarında. Bu tablo, kaynak eksikliğinden değil; farkındalık eksikliğinden kaynaklanıyor.

Oysa örneğin Almanya’da haneler atıkları yedi ayrı kategoriye ayırıyor. Japonya’nın Kamikatsu kasabasında bu sayı 45’e kadar çıkıyor. Vatandaşlar bunu bir yük değil, yaşamın doğal bir parçası olarak görüyor. Zira geri dönüşüm, bir vatandaşlık görevi değil; varoluşun sürdürülebilirliği olarak öğretiliyor.

BİZDEN BİR BAKIŞ
Türkiye’de son yıllarda özellikle gençlerin öncülük ettiği küçük ama etkileyici girişimler umut verici. Üniversite kampüslerinde, iş yerlerinde ya da mahalle gönüllüleri arasında kurulan “geri dönüşüm köşeleri” hem farkındalık yaratıyor hem de dayanışma duygusunu besliyor.
DÖNÜŞTÜRÜLMEYEN HER ŞEYİN BEDELİ VAR.
Geri dönüşüm yalnızca plastik, kâğıt veya metalin yeniden kullanılmasını sağlamaz. Aynı zamanda enerji tüketimini, karbon salımını ve doğal kaynak kaybını da azaltır. Bir ton kâğıdın geri dönüştürülmesi,
Yaklaşık 17 ağacın kesilmesini önler.
Ancak geri dönüşüm eksikliği yalnızca fiziksel kaynakları değil, toplumsal dayanışmayı da aşındırır. Çünkü insan, çevresine verdiği zararın bedelini er ya da geç psikolojik olarak da öder. Kirlenen çevre, kalabalık şehirlerde artan stres, yorgunluk ve tükenmişlik duygusunu besler. Kendi ürettiği atık içinde yaşayan birey, farkında olmadan ruhsal bir çöküntünün parçası olur. Yenilenmeyen, dönüşmeyen, yok olur.
Bazı okullarda öğrenciler, topladıkları atıkları satarak elde ettikleri gelirle ihtiyaç sahibi arkadaşlarına destek oluyor. Bu basit ama anlamlı girişim, geri dönüşümün yalnızca doğayı değil, insan ilişkilerini de
Onarabildiğini gösteriyor. Yani dönüşüm, sistemden çok bireylerin inancıyla başlıyor.
Bir düşünelim: İş yerlerimizde, yıllar içinde kaç fikir çöpe gider? Kaç emek, birkaç olumsuz sonuç yüzünden tamamen silinir? Kaç çalışan, bir hatası yüzünden “artık ondan olmaz” denilerek dışlanır oysa doğada hiçbir şey tamamen yok olmaz; dönüşür, biçim değiştirir. İnsanlar, fikirler, deneyimler de öyle olmalıdır.

İş yaşamımıza gelince bir proje başarısız olduğunda, onu geri dönüştürmek gerekir. Nerede hata
yapıldığını hangi fikrin aslında değerli olduğunu görmek, yeniden biçimlendirmek… Bir çalışanı geri dönüştürmek gerekir bazen; başka bir görevde, başka bir ortamda ona yeni bir şans tanımak. Bir anlamda geri dönüşüm sayılmaz mı?
GERİ DÖNÜŞÜM HERKES İÇİN ZORUNLU OLMALI
Geri dönüşüm, çoğumuzun aklına önce çevre gelir. Atıkları ayrıştırmak, doğayı korumak, geleceğe biraz daha temiz bir dünya bırakmak… Ama aslında geri dönüşüm yalnızca doğa için değil, insan ilişkileri ve iş yaşamı için de zorunludur.

RUHSAL GERİ DÖNÜŞÜM EKSİKLİĞİ VE İŞYERLERİMİZDEKİ GERİ BİLDİRİMLER.
Geri dönüşümün yalnızca maddesel değil, manevi bir boyutu da vardır. Bir toplumda emek, fikir ya da iyilik karşılık bulmuyorsa; insanlar kendi içlerinde “geri dönüşmeyen” bir boşluk hissederler. Takdir edilmeyen bir emek, tıpkı ayrıştırılmayan, geri dönüştürülmeyen bir atık gibidir: potansiyelini kaybeder.
Bu nedenle geri dönüşüm kültürü, yalnızca çöpleri değil, ilişkileri de dönüştürme bilincini besler. Doğa ile insan arasındaki denge, insanın insana gösterdiği karşılıklılıkla başlar.
Geri bildirim, çalışan bağlılığı için artık her zamankinden daha önemli. Zira, çalışanların yöneticilerinden başlıca beklentisi, düzenli ve yapıcı ‘geri bildirim’ almak, yeteneklerini ve gelecekteki potansiyellerini geliştiren iç görüler kazanmak.
Çalışanlar açısından geri bildirim almak neden önemli? Çalışanların gelişmesi için olumlu geri bildirimler almaları neden hayati önemi haiz? Geri bildirimler beklentileri netleştirir. Böylece çalışanların üzerindeki stresi ve baskıyı azaltır, Geri bildirim alması çalışanın yanlışlıklarından ders almalarını sağlar mı? En azından buna küçümsenmeyecek bir destek olur mu? En önemli etkisinden birisi ise çalışanlar ile yöneticileri arasında olması kaçınılmaz olan güven duygusunu tesis eder mi?
İşler iyi seyrederken çalışanlar işlerini yüksek performans göstererek başarıyla yapmaları halinde yöneticilerin geri bildirim vermeleri hiç de zor değildir. Evet hakikat o dur ki, yapıcı geri bildirimler, yöneticilerin çalışanlarına sunabileceği en büyük gelişim fırsatlarından birisidir. Düzenli olarak yapılan geribildirimler çalışanların olumlu davranışlarını tabii ki artıracak ve performanslarını istenilen seviyeye çıkarttığı görülmektedir.
ÇALIŞANLAR HER KONUDA GERİ BİLDİRİM İSTİYOR! BEKLİYOR.
Araştırmalar, çalışanların performanslarını nasıl iyileştirebilecekleri konusunda daha fazla bilgi istediğini gösteriyor. Ancak çalışanlar çoğunlukla bu konuda tatmin olmadıklarını belirtiyor.
Örneğin, geçtiğimiz haftalarda yapılan bir Gallup anketi, çalışanların yalnızca yüzde 26’sının, aldıkları geri bildirimin işlerini daha iyi yapmalarına yardımcı olduğuna kuvvetle inandığını ortaya koydu. 12 bin yöneticiyle yapılan bir McKinsey anketine göre, çalışanlar, “samimi, iç görü sağlayan geri bildirimin” kariyer gelişimleri için kritik olduğunu düşünüyorlar.
Yorumlar