Doğum günü hediyesi: 139 bin dolar!
Devletin “hava”sından nemalanan bir bürokrat düşünün…
Sadece Vakıfbank Emek Şubesi’nden beş yılda döndürdüğü para 276 milyon TL.
Bir yanda memur maaşı: 150 bin TL.
Öte yanda kasalarda 26 kilo altın, yurtdışında yüz binlerce euro, mercimek fabrikası, 12 taşınmaz, gizli kasalar, gizli hesaplar…
Bir yandan da mal beyanı formunu gösterip masum pozlar veriyor:
“Yeterli yer yoktu, her şeyi yazamadım…”
**
Öte yandan, “doğum günü hediyesi” diye 139 bin doları eski eşine havale ediyor.
Ama doğum tarihi yanlış.
Günü uydurmuş, parayı kaçırmış!
Şimdi buradan bir sade yurttaş olarak soruyorum:
Bu kadar serveti bir memur nasıl yaptı?
26 kilo altını matkapla mı kazdı?
Mercimek fabrikasını emeklilik ikramiyesiyle mi aldı?
Yüz milyonluk dövizleri Milli Piyango’dan mı buldu?
**
E tabii... Bu kadar para “uçarken”, bu kadar sistemli transfer olurken, o koltukta oturanın tek başına olmadığını tahmin etmek zor değil.
Arkasında kim(ler) vardı?
Kim göz yumdu, kim pay aldı?
Devletin tepesinden birileri mi sustu?
Yoksa rüşvet “tek yönlü” işlemez.
Rüşvetin uçağı iki koltukludur… Biri verir, biri alır.
Biri susar, biri “ihale”yi uçurur!
**
Mal beyanında satır yetmemiş beyefendiye...
Devletin kasasına da yetmemiş anlaşılan!
Sistem, göz göre göre büyümüş bir düzenbazlığa dönmüş.
Ne diyelim...
Ülkenin göbeğinde, milyonlarca vatandaş enflasyonla boğuşurken, bir memur ayda bir daire parası “doğum günü hediyesi” yolluyor!
İyi ki pastaya mum koymamışlar, külçeyle eritirdi!
**
Ama merak etmeyin…
Bütün bunlar “ferdi” suçlardır (!)
Devletin itibarı sarsılmaz…
Sadece biraz mercimek kokar ortalık.
Sayın Mehmet T. Nane’ye, kalpten...
Türkiye’de yönetici olmanın en kolayı “yukarıdan atanmak,” en zoru ise gerçekten yönetmektir.
Siz, vitrin dizerek başladığınız hayatta, vitrin insanı değil vizyon insanı oldunuz.
Turgut Özal’la aynı gün işe başlamak nasip işidir,
Ama oradan kalkıp Sakıp Sabancı’nın “gardaşım” diye hitap ettiği insan olmak,
Ancak çalışkanlık, dürüstlük ve adamlıkla açıklanabilir.
“Size Anlatacaklarım Var” diyorsunuz…
Efendim, anlatmışsınız da biz susmuşuz.
Kimi makamı anlatır, siz insanlığı anlatmışsınız.
Kimi anıyı yazar, siz ilham bırakmışsınız.
Ve o imzalı kitap…
En kalbi duygularla gelen satırlar:
Her satırda tevazu, her cümlede vefa,
Ve en güzeli… Gelirlerle Darüşşafaka’ya uzanan bir yürek!
Bugünlerde herkes anlatıyor ama pek azı ders veriyor.
Siz öyle bir “anlatmışsınız” ki,
Anlattıkça yükselmişsiniz…
Ama öyle sessiz, öyle zarif…
Size teşekkür ederim Sayın Nane…
Vitrin süsü değil, örnek insan olduğunuz için.
Ve evet, bu ülkeye hala umut veren, “anlatacak” değerli insanların var olduğunu gösterdiğiniz için…
Kaleminize, gönlünüze sağlık.
“Gardaşınız” olmaktan onur duyarım.
THY’de Genel Kurul var… Koltuklar dik konumda, kemerler bağlı mı?
21 Mayıs’ta THY’de Olağan Genel Kurul var…
Yani bazıları için “olağan” dedikoduların resmileşme günü.
Efendim…
2024 raporları açıklanacakmış,
Kâr payı dağıtımı konuşulacakmış,
Yönetim Kurulu üyeleri ibraya sunulacakmış…
İyi güzel de, herkesin merak ettiği tek bir koltuk var.
O koltuk Business değil, kaptan koltuğu.
Ahmet Bolat o koltukta kalacak mı?
Ne oldu birden bu uğultu?
Bu memlekette işler iyi gidince yöneticiye “zaten olması gereken” deyip,
İşler kötüye gidince “derhal değiştirilmeli!” diyen bir kesim var.
Bolat geldiğinden beri THY uçuyor…
Gerçek anlamda da, mecaz anlamda da!
Yolcu rekorları, kârlılık zirveleri, yatırım üstüne yatırım…
Ama hâlâ kulislerde,
“Yok efendim şu gelecekmiş, yok bu düşünülüyormuş…”
Bakın… Kim ne derse desin…
Ahmet Bolat, şirketi check-in kuyruğundan aldı,
First class vizyona taşıdı.
Adam akademisyen. Şirketi bilimle yönetti.
Şimdi…
Yine birileri kıpırdanıyor.
Yine “koltuğu nasıl alırız?” hesabındalar.
Demem o ki…
Genel Kurul’da kar dağıtımı kadar,
karakter ölçümü de yapılmalı.
Aman ha… Yargılanacak adamlar umarım bu şirkette daha üst bir pozisyona yerleştirilmez!
Kemerleri çözmeyin…
Uçuş güvenliği için en doğru karar,
mevcut kaptanla devam etmektir.
Yanlış yok mu?
Elbette var. Uçuş işletme mesela…
Kabin hizmetleri…
Arkadaşlar yeni bir iş yapmıyorlar
Ama koltuklarını koruyorlar.
Tek tük suçlu bulup aaa biz işimizin başındayız diyorlar…
Yahu neredesiniz siz?
Gelin anlatalım neler oluyor neler…
Bırakın bu Trendyolcuları, Hepsiburadacıları, Amazoncuları…
Sizin çözemediklerinizi gelin biz anlatalım.
**
Bu ülke çok şey gördü…
Kiminin doğum günü bahanesiyle milyonlar kaçırdığı, kiminin sessizce ülkenin geleceğini inşa ettiği günlerden geçiyoruz.
Bir yanda “doğum günü hediyesi” diye 139 bin doları kaçıran memurlar, öte yanda bir kitapla on binlerce gence umut olan yöneticiler var.
Bir yanda kasalardaki altınlar, yurt dışına uçurulan dövizler…
Öte yanda koltuk hesabı yapanlar, şirket uçarken koltuk değiştirme telaşında olanlar…
Ama bir gerçek değişmiyor:
“Bu ülkeyi ayakta tutan, o koltuğa oturduğunda yıllar sonra bile ayakta kalabilenlerdir.”
Ve bu halk, kimin gerçekten uçurduğunu; kimin uçurumun kenarına ittiğini çok iyi bilir.
Hepinize güzel bir hafta dilerim.
***
AirportHaber Genel Koordinatörü Ali Kıdık'ın annesi Kadın Kıdık Pazar günü hayatını kaybetti.
Merhum Kadın Kıdık'a Allah'tan Rahmet, Ali Kıdık ve tüm ailesine sabırlar dilerim.
Serdar Başağaoğlu
Yorumlar