29 Temmuz 2024, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Sorgu ve Karşı Koyma

Binlerce yıllık insanlık birikiminin, tüm kişisel gelişim kitaplarının toplamının zerresi bile olamayacağı muhteşem bir kitaptan kişisel gelişime yönelik (bazı) notlar...

Kibirli olma, alçak gönüllü davran. (İsra 37)

Kendini fazla abartma. (Müddesir 1-5)

Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme. (Beled 5-6)

Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma. (Tekvir 25-27)

Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma. (Bakara 156)

Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma. (Hucurat 10)

İyiliği karşılık beklemeden yap. (Muhammed 7)

Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster. (Rum 21)

Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş. (Vakıa 83-87)

Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme. (Bakara 263)

Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine öfkenin dinmesini bekle. (Furkan 63)

Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle. (İnşirah 1-3)

Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart. (Maun 4-5)

Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma. (Mücadele 7)

Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehretme. (Tekasür 1-2)

En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma. (Tevbe 40)

Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla. (Fatır 19-22)

En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var. (Fecr 27-28)

Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme. (Hakka 33-35)

Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol. (Haşr 10)

Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan. (Kalem 1-2)

Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir almasına izin verme. (Yusuf 32-33)

İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma. (Ankebut 41)

İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma. (Al-i İmran 92)

İnanma duygunu diri tut. (Necm 3)

Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın. (En'am 60)

Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç. (Felak 1-5)

Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama. (Hacc 46)

Anne ve babana 'öff' bile deme. (İsra 23)

Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma. (Enfal 56)

Ön yargılarla hayatı kendine zehretme. (En'am 50)

Heveslerini kendine ilah edinme. (Furkan 43)

Kendini sürekli övmekten uzak dur. (Nisa 149)

Vazgeçilmez olmadığını kabul et. (Yunus 12)

Merhametli olmaktan asla vazgeçme. (İbrahim 42)

Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme. (Nisa 58)

Çıkarcı olma. Adil davran. (Rahman 7-9)

Bencil olma, tebrik etmeyi bil. (Münafıkun 4)

Yalandan uzak dur. (Saff 2)

 

-Türkiye bilgi ekonomisinde, maalesef çok kötü bir noktada. Çünkü biz, bilgiye ulaşmanın önüne engeller koyuyoruz. Basın özgürlüğü dediğiniz şey, bilgiye ulaşma özgürlüğüdür. Dünyada bilgiye kolay ulaşan ülkeler, daha çok inovasyon yapıyor. Bilgi ekonomisini yürütmek için, başarılı olmak için, inovasyon şart. Dolayısıyla böyle bir ilişki var. Bizim, basın özgürlüğü önündeki bütün engelleri kaldırmamız lazım. Eğer bunu kaldırmazsak, “İki gazeteci gözaltına alındı, bana ne” derseniz, orada inovasyon çıkmıyor, bu kadar basit.

İkinci olarak, bizim adil rekabet kurallarını yerleştirmemiz lazım. Şimdi burada bir yarışma yapsam ve desem ki “10 kişiye, New York Üniversitesi’nden burs vereceğim ama yarışma adil olmayacak” Katılır mısınız böyle bir yarışmaya? Katılsanız çaba harcar mısınız? Harcamazsınız. Dünyada Daron Acemoğlu’nun da ortaya koyduğu tarihsel olarak çok basit bir veri var;

“Adalet sistemini oturtan ülkeler ilerliyor.” Çünkü diyor ki oradaki yurttaş, “Çok çalışırsam emeğimin hakkını alacağım”. Rekabet adil olacak ve herkes bu yarışa girecek.

Biz ne yapıyoruz? İşte nüfusun yarısı kadınlar, siz yarışa girmeyin; öbür yarısı ideolojik olarak siz filan partidensiniz, almıyorum; geri kalanlar işte şu mezhep, din vesaire, vesaire…

Nüfusunun %5’i ile üretim yapan bir ülkeyiz biz. Öbür tarafta Finlandiya %100 ile giriyor yarışa ve senden çok üretiyor.

Bizim, bu hayal ekonomisine gitmemiz için çocuklarımızın itiraz etmesi lazım. Bunu da kim ölçüyor biliyor musunuz? Bunu da OECD ölçüyor. OECD 15 yaşındaki çocukların “critical thinking and problem solving” diye geçiyor, yani biz de bunu Türkçeye kısaca “itiraz etmek” diye çeviriyoruz, kısaca "itiraz etme becerisi".

15 yaşındaki çocukların itiraz etme becerisi.!

Türkiye'de bu oran %2.2. Güney Kore'de bu oran %28. OECD ortalaması %11.

Şimdi bakın, normal koşullarda, çocuklar doğduğu zaman %5'i “üstün nitelikli” doğar.

Burada hiçbir şey yapmanıza gerek yok.

Ama biz o yüzde 5'i alıyoruz, 12 yıl eğitiyoruz ve %2.2'ye kadar düşürüyoruz.

Bizim en büyük sıkıntımız bu.

İtiraz etmeyi bilmiyoruz.

Düşünde bile göremez işler,

Düşlerin gördüğü işleri..!

Can YÜCEL

İşte bu yüzden, itiraz edin diyorum. Bana itiraz edin.

Hocam bu konuşma iyi bir konuşma değil, bu konuşma olmadı diye bana itiraz edin.

New York’dan bunun için mi geldin diye itiraz edin. İtiraz edin, bu çocuklar çok daha iyi eğitilmeli diye itiraz edin ve en önemlisi; bu ülke çok daha iyi yönetilmeyi hak ediyor diye itiraz edin.

Selçuk R. Şirin | TEDxIstanbul

Şimdi bir düşünün.

Biat, yani boyun eğenler ne soruşturabilir ne de itiraz edebilir.

Soruşturanlar kendilerini yenilerler, araştırırlar ve gelişime açık olurlar.

Kendini yenileyenler, çevrelerini ve hatta ülkelerini geliştir ve ilerlemeye neden olurlar.

Bu da doğru bildiğin bir konuda, bilgi sahibi olarak itiraz hakkı doğurur.

Buna da gelişim denir.

https://servetbasol.com

Sorgu ve Karşı Koyma

Yorumlar

Servet bey ~ 3 ay önce
Bizim gibi kasten geri bıraktırılmış insanı eğitilmemiş,okumuş insan görünce beni afaganlar basıyor diyenlerin,ben bilmem büyüğüm bilir,devlet ne derse emirdir diye sözlerle yarattıkları cehalet ile şark kurnazlığı ve kutsal değerlerle kandırarak aldıkları oylarla ülke ve kurum yönettiği toplumlarda hakim olan şey biat ve sorgulamamaktır zira o durumda hakim olanların hakimiyeti olamayacaktır da ülkenin de toplumun da hali ortada.Diyanetin bütçesinin eğitim bütçesinden fazla olduğu bir ülke ileri gidebilir mi? Etienne de la Boetie'nin gönüllü kulluk üzerine bir söylev adlı 120 sayfa civarı olan kitabını herkesin okuması gerek,internette mevcut,300 küsur sene önce bugünler görülerek yazılmış ve onca senede geri kalmış ülkelerde değişen hiçbir şey yok maalesef. Saygılar...

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000