HAYVANLAR VE İNSANLAR ARASINDA Kİ FARKLAR:
Sn. Erçin Şahmeran’a göre van ile insan arasındaki en önemli fark, insanların aklı ile düşünme yeteneğine sahip olması ile hareket ederken, hayvanlar içgüdüleriyle hareket etmeleridir.
Hayvanlar ihtiyaçları dışında avlanmazlar. Kışkırtılmadan ya da delirmemişse saldırmazlar, ama insanlar zevk olsun diye avlanabilir ve nedensiz saldırabilir.
Hayvanın aklı vardır ama fikir yürütmezler. Hayvanların büyük bir bölümü kendi cinsini öldürmez, insanlar öldürür. İnsanların parmak izi vardır hayvanların ise yoktur.
HAYVANLAR VE İNSANLAR ARASINDA Kİ BENZERLİKLER:
Yine Sn. Şahmeran’a göre Hayvanların büyük bir bölümünün insanlar gibi 2 gözü, 2 kulağı, 1 ağzı ve 2 burun deliği vardır. Fizyolojik ihtiyaçlarımız. (Uyku, yemek, su içmek, nefes almak vs. gibi)
Hayvanlar da insanlar gibi ölümlüdür.
Annelik içgüdüleri vardır.' Hayvanlar canı yanmamışsa, zevk olsun diye saldırmaz, zarar vermez.
Peki, insan, neden kendi gibi insan olanlara, hayvanlara, doğaya, çevreye sadece kendi çıkarı için saldırır.
Hayvanın yaşamak için aklı var, fakat fikri yok. Neden insan fikrini, düşüncesini, aklını, daha iyi yaşamak, üretmek, var olmak, paylaşmak için kullanmaz? Önce ben, hep bana, başkası ne olursa olsun, her şey, hep benim olsun diye hareket eder. Neden insan, kula, kulluk eder, kendi hür vicdanı ve düşünmek gibi bir mucizesi varken, başkalarının aklıyla hareket eder? Neden, hep aynı hataları yapar, hep başkaları önünde eğilip, başkalarının düşünce ve isteklerini yaşamının merkezine koyar?
Hayvanlarda utanma duygusu yok. Utanma, arlanma, anlama, anlaşılma, vicdan gibi değerleri olan insanlar içinde zaman zaman bunların yerini tam tersi davranışlar alabiliyor.
Toplum halinde, kültür ve düzen içinde herkesin yaşam hakkı ve imkânı varken, neden insanlar bencil çıkarlar için başkalarının bu haklarını hiçe sayar?
Hayvanları, doğayı, çevreyi ve insanı, bizzat insanlığın kendisi bozuyor, kırıyor, bitiriyor.
İnsanlar ve hayvanlar arasındaki en önemli ortaklık ölümdür. Ve kimse, kimseden daha az veya daha fazla ölmeyecek.
KURBAĞALAR YARIŞIYOR. Kurbağaların bir yarışı varmış. Hedef çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Yerleşimdeki tüm kurbağalar arkadaşlarını seyretmek üzere toplanmışlar. Yarış başlamış. Gerçekte seyirci kurbağaların hiçbiri yarışmacıların hedefe ulaşacağına inanmıyormuş. Kalabalık seyirci kitlesinden sadece “zavallılar” ve “ hiçbir zaman başaramayacaklar” sözleri duyuluyormuş. Yarışmacılar ilerledikçe, yüksek kulenin tepesine ulaşamayacaklarını anlayıp teker teker yarışı terk ediyorlarmış.
İçlerinden sadece bir tanesi inatla yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler ise aynı teranedeki bağırmalarını sürdürüyormuş. “Zavallı, başaramayacak” Sonunda bir tanesi hariç diğer kurbağaların tümünün ümidi kırılmış ve yarışı terk etmişler.
Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadelesini sürdürmüş ve kulenin tepesine çıkmayı başarmış.
Tüm seyirciler, hayretler içerisinde bu kurbağanın bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa yarışmacıya yanaşarak bu işi nasıl başardığını sormuş. O anda farkına varmışlar ki, yarışı bitirmeyi başaran ve kuleye çıkan kurbağa sağırmış. Ve diğer kurbağaların moral bozucu bağırmalarını hiç duymadan yarışı sürdürmüş ve hedefe ulaşmış.
BİR KARINCA: Yazının ilk bölümünde hayvanlardan bir anlatım örneği ile yola çıktık. Yine aynı şekilde devam edelim. Tarih kitaplarına girmiş bir anlatım. Bir savaşta komutanın ordusu yenik düşer. Askerler dağılır, komutanda bir mağaraya sığınır. Komutan mağarada düşünürken bir karıncanın duvara doğru yürüdüğünü görür. Karınca bulduğu bir arpa tanesini ağzına alıp duvara doğru yürüdüğünü görür. Hayvancık ağzındaki kendisine ağır gelen arpa tanesini ağzına alıp duvara tırmanmaya çalışırmış. İlk çabası daha işin başındayken boşa çıkmış. Sonta tekrar denemiş ve duvarı neredeyse yarılamışken tekrar yuvarlanmış ağzındaki arpa ile birlikte. Kimi zaman duvarın altındayken, kimi zaman ortasına ulaşmışken kimi zaman ise tam duvarın sonun vardığı anda aşağı düşüyormuş. Ancak karınca her defasında bir daha deniyormuş. Yılmadan, kararlılık ve sabırla. Komutan tam 73 denemeyi saymış. Ve nihayet karınca kendisini duvarın öte tarafına atmayı başarmış. İşte o anda komutan haykırarak mağaradan çıkmış. Ve avazı çıktığı kadar bağırmış. Kendisini dışarı atarak askerlerini toplamış ve bu uğraşın sonunda cesaretlenen askerler yeniden savaşa dönerek düşmanı yenmişler. Öyle veya böyle Komutanın başarısını bir karıncanın cesaret ve azmi sağlamış.
SAVAŞAN KEDİLER.
(Ontario SPCA ve Humane Society tarafından açıklanmıştır.)
Yazı metninin DEEP SEEK ‘E yaptırdığım tercümesi.
Köpekler ve atlar genellikle savaş zamanı işçileri ve yoldaşlar olarak tasvir edilirken, kediler de çeşitli şekillerde önemli roller oynadı. Kedi sahipleri, İngiltere'de Hayvan Asker Cesaret Madalyası'nın (Dickin Madalyası) en yüksek onurunu kazananın "Simon" adlı bir kedi olduğunu öğrenince muhtemelen şaşırmayacaklardır!
Oyunbaz Maskotlar
Askeriyede, hayvan maskotlar Kanada askerlerine arkadaşlık ve neşeli bir moral kaynağı sağlamak için kullanılırdı. "Mike" adlı Saint Bernard köpeği veya "Batisse" adlı keçi gibi çeşitli hayvanlar, askerlere rahatlık ve sevgi sunardı. Kediler ve diğer hayvan maskotlara genellikle askeri kod adları verilirdi; bu da askerlerin sevdikleri çocukluk evcil hayvanlarından veya anılarından gelen komik isimleri paylaşırken aralarında kahkahaların yükselmesine sebep olurdu.
Gemilerde
Gayri resmi müttefikler olarak kediler, insanların veya daha büyük hayvanların gidemeyeceği yerlere gidebiliyorlardı. Kediler, askeri kışlalarda ve gemilerde kendilerine özgü bir iş buldular. Sınırlı erzak stoklarını korumakla kalmayıp, aynı zamanda dar alanlara sığarak kemirgenlerin önemli iletişim kablolarını kemirmesini ve gemilerdeki halatları ve tahtaları parçalamasını engellediler. Kemirgen nüfusunu kontrol ederek, kediler aynı zamanda bu hayvanlar tarafından yayılan hastalıkların önlenmesine de yardımcı oldular.
Okyanusta, bazı batıl inançlı denizciler kedilerin denizde kendilerine koruma getireceğine bile inanırdı. Kedilerin mükemmel görüş yeteneği sayesinde, en karanlık ve fırtınalı gecelerde bile en soluk ışıkları fark edebildikleri söylenirdi. Büyük siyah bir kedi olan Tiddles, II. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Kraliyet Donanması ile birlikte 30.000 milden fazla yol kat etti.
Savaş zamanlarında askerler, en tehlikeli koşullar altında zorlu stresler yaşadılar. Yurt dışında konuşlandıklarında, sıklıkla terk edilmiş kedi veya yavruları sahiplenirlerdi. Bu kayıp hayvanlara bakma eylemi, askerlere teselli verirdi ve birçoğu zorlu bir günün sonunda yanlarında tüylü bir maskotun varlığının biraz eğlence ve stres atma fırsatı sunduğunu düşünürdü. "GLAMOUR PUSS" (Şımarık Kedicik) adlı bir Kadın Ordu Kolordusu (WAC) yavrusu meşhur bir şekilde kaçırılmıştı, ancak lezzetli bir biftek akşam yemeği teklifi onun güvenli bir şekilde geri dönmesini sağladı.
Özel Bir His
Kedilerinde, köpeklerin patlayıcıları koklaması gibi, bombaları önceden tespit edebildiği düşünülürdü. Askerler, bunun kedilerin atmosfer basıncına duyarlı olmasından veya belki de sadece "altıncı hislerinden" kaynaklandığını teorize ederdi. II. Dünya Savaşı sırasında bazı aileler, bir bomba düşmeden önce uyarı almak için kedilerinin hislerine güvenir ve sığınaklara güvenliğe çekilirdi.
Bu korkusuz kedilerin en ünlüsü, uygun bir şekilde "BOMBER" (Bombacı) adını almıştı ve Alman uçaklarıyla İngiliz Hava Kuvvetleri'ne ait uçaklar arasındaki farkı ayırt edebiliyordu.
Hep Hatırlanacaklar
Savaş zamanlarında Kanada askerlerinin ve hayvan meslektaşlarının katkıları için minnettarız. Kedilerin sayısız başarıları ve savaş sırasında üstlendikleri roller gerçekten inanılmaz ve asla unutulmayacak.
Kaynaklar
https://www.nationalww2museum.org/war/articles/cats-in-the-military
https://www.usni.org/magazines/naval-history-magazine/2021/february/cats-sea-services
https://globalnews.ca/news/1205305/2-cats-1-dog-suspected-of-spying-on-british-trenches-during-wwi/
Yorumlar