Türk Hava Yolları (THY) ile sözleşme imzalayan ve kısaca LİFUS adı verilen uçuş eğitimiyle ilgili inanılmaz iddialar gündeme geliyor. Tacizden mobbinge, psikolojik baskı ve kaptan pilotların çocuklarına yapılan pozitif ayrımcılık dahil çok sayıda iddialar havacılık gündemine bomba gibi düşecek. Bu pilotlardan birisinin geçtiğimiz hafta THY ile ilişiği kesildi.
Türk Hava Yolları’nda (THY) görev yapan bir grup kadın ikinci pilot adayı, uçuş eğitim süreçlerinde maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eşitsizlik, mobbing, psikolojik baskı ve keyfî uygulamalar nedeniyle şirket yönetimine ve hukuk mercilerine başvurdu. Adaylar, eğitim sisteminde standart dışı uygulamaların ve ayrımcılığın kurumsal işleyişi olumsuz etkilediğini savundu.
Eğitimde standart eksikliği ve keyfî değerlendirme iddiası
Kadın pilot adayları tarafından yönetime gönderilen yazılarda, THY’de uygulanan uçuş eğitim sisteminde eğitmenlerin farklı standartlarla hareket ettiği, eğitimlerin kişisel yorumlara göre değerlendirildiği ve bu durumun adalet duygusunu zedelediği ileri sürüldü.
Adaylar, “Her eğitmenin beklentisi farklı; bir uçuşta başarılı sayılan hareket başka bir uçuşta başarısızlık gerekçesi olabiliyor. Bu belirsizlik bizi psikolojik olarak yıpratıyor.” ifadeleriyle yaşadıkları süreci anlattı.
Uçuş öncesi planlamalarda eğitmen kaptanların davranış biçimlerine göre endişe duyulduğu, hatta bazı pilot adaylarının olumsuz tavırlarıyla bilinen eğitmenlerle uçuşa çıkmamak için rapor aldığı da dilekçelerde yer aldı. Eğitim sürecinde objektif kriterlerin değil kişisel değerlendirmelerin öne çıktığı iddia edildi.
Kadın pilotlara yönelik olumsuz tavırlar
Bazı pilot adayları, kadın olmaları nedeniyle eğitimlerde farklı bir muameleye maruz kaldıklarını, sorular sormalarının “otoriteye meydan okuma” olarak değerlendirildiğini öne sürdü.
Eğitim sürecinde bazı eğitmenlerin küçük düşürücü sözler sarf ettiği, baskıcı tavırlar sergilediği ve buna bağlı olarak adayların özgüveninin zedelendiği iddia edildi.
Bazı uçuşlarda kaptan koltuğuna oturduklarında yeterli rehberlik yapılmadığı, hatalarının büyütülerek kayıt altına alındığı, bu durumun da eğitim ilerleyişini olumsuz etkilediği belirtildi.
Simülatörlerde eşitsizlik ve psikolojik baskı iddiası
Simülatör eğitimlerinde de benzer sıkıntıların yaşandığı dile getirildi. Bazı adaylar, aynı seansta uçan iki öğrenciden birine daha fazla uçuş süresi verildiğini, diğerinin ise yetersiz pratikle değerlendirildiğini belirtti. Hatta bir kaptanın kızının eğitim uçuşları sırasında normal uçuş süresinden fazla uçurulduğu diğer arkadaşının süresinden kullandırıldığı iddia edildi. Ancak uçuş log booklarına iki kişi de aynı sürede uçmuş gibi yazıldığı da iddia edildi.
kadın aday bu durumu şöyle özetledi, “Simülatörlerde adil bir dağılım yoktu. Bir arkadaşım dört saat boyunca uçarken bana sadece 45 dakika süre tanındı. Buna rağmen formda iki saat uçmuşum gibi gösterildim.” ifadelerini kullandı.
Adaylar, bu durumun hem eğitim kalitesini düşürdüğünü hem de kişisel performans puanlarının haksız biçimde düşük gösterilmesine neden olduğunu savundu.
Mobbing, taciz ve etik ihlaller iddiası
Bazı pilot adayları, eğitmen kaptanların eğitim ortamında psikolojik baskı, alaycı ifadeler ve etik dışı davranışlarda bulunduğunu iddia etti.
Kokpit ortamında yapılan uygunsuz yorumların, argo ifadelerin ve küçümseyici söylemlerin raporlara dahi yansıtıldığı belirtildi.
Bu durumun hem kadın pilot adaylarını hem de diğer öğrencileri olumsuz etkilediği, uçuş güvenliğini bile zedeleyebilecek düzeyde baskı yarattığı öne sürüldü.
Avukatlar aracılığıyla ihtarname süreci
İddiaların ardından bazı pilot adayları, avukatları aracılığıyla THY’ye noter kanalıyla ihtarname gönderdi.
İhtarnamelerde, eğitim sürecinde uygulanan değerlendirmelerin keyfî olduğu, adil yargılanma ve savunma hakkının ihlal edildiği, bazı adayların iradeleri dışında ücretsiz izne çıkarıldığı veya istifaya zorlandığı iddia edildi.
Yazılarda ayrıca, uçuş kurul kararlarının tarafsız biçimde oluşturulmadığı, eğitmen kaptanların standardizasyonunun yeterince denetlenmediği ve eğitim sürecinin uluslararası havacılık mevzuatına aykırı biçimde yürütüldüğü vurgulandı.
İhtarnamelerde, “Eğitim sürecinde başarısızlık iddiası varsa, bunun öğretmen kaptanın da sorumluluğu olduğu kabul edilmelidir. Öğrenciye kontrol değil eğitim verilmelidir.” ifadeleri yer aldı.
Adaylar adına yapılan başvurularda, mobbing, irade sakatlanması, ücretsiz izin baskısı ve kariyer engellemeye yönelik iddialar ayrıntılı şekilde THY yönetimine iletildi.
Kadın pilotlar adalet ve eşitlik talep ediyor
Kadın pilot adayları, THY yönetiminden eğitimlerdeki standart dışı uygulamaların incelenmesini, eğitim değerlendirmelerinin şeffaflaştırılmasını ve öğretmen pilotların davranışlarının sivil havacılık mevzuatı çerçevesinde denetlenmesini talep etti.
Ayrıca, kadın pilot adaylarına yönelik ayrımcı yaklaşımların son bulması, eğitmenlerin tarafsızlık esasına göre görevlendirilmesi ve ücretsiz izin uygulamalarının gözden geçirilmesi istendi.
THY yönetiminin önceki açıklamaları
THY yönetimi, daha önce yapılan benzer başvurulara verdiği yanıtlarda, tüm eğitim süreçlerinin ulusal ve uluslararası havacılık otoriteleri tarafından onaylı prosedürlere göre yürütüldüğünü, tüm adaylara eşit fırsatlar tanındığını ve kararların objektif kriterlerle alındığını bildirmişti.
Ancak kadın pilot adaylarının son başvurularıyla birlikte konunun yeniden gündeme gelmesi bekleniyor.
Sektörde yankı uyandıran iddialar
Türk sivil havacılığında kadın pilot sayısı her geçen yıl artarken, bu süreçte ortaya atılan iddialar sektörde geniş yankı uyandırdı. Kadın pilot adayları, “amacımız kurumumuzu yıpratmak değil, eğitimde adaletin sağlanması” diyerek, THY yönetiminden şeffaf bir soruşturma yürütülmesini talep etti.
Şimdi soru şu;
Ahmet Bolat ve Mehmet Kadaifçiler bütün bu şikayetler karşısında teftiş kurulunu görevlendirdi mi yoksa sadece eğitim verenlerin raporları ve tip eğitiminden sorumlu kişilerin hazırladıkları uyduruk raporlara göre mi hareket ettiler?
Haksızlıklar karşısında hakkınızı savunan bir tek Airporthaber kaldı. Unutmayın...
Airporthaber/Özel
Yorumlar Tüm Yorumlar (14)