Başlıktaki sesleniş AirportHaber’e çok önce gelmişti. Kısa da olsa o zaman konuya benzeri bir şekilde değinmiştim. Mayıs ayının başında tesadüfen aynı mekânda bulunduğum bir sektör mensubu hemen hemen aynı şeyi söyledi. Kaç senedir şirkette çalışıyorsun sualimi ise cevaplamadı. Sonra masadakilerden bir arkadaşı kaç senedir kurumda çalıştığını söyledi. Bir süre sonra “Ben zaten sizin yazılarınızı okumuyorum, görüşünüz önemli değil “dedi. Haftaya yazacağım yazıyı oku dedimse de sağlık problemim nedeni ile konuyu o günlerde sizlerle paylaşamadım. Şimdi okur mu bilmem?
“Moso Felsefesini Bilmeyen Bir Sektör görevlisinin Şirkette Köklenmeden Yükseliş Beklentisini” şimdi aşağıda görüşlerinize sunuyorum.
Uzak Doğu’da ve bataklıklarda çok ama çok zor şartlar altında yetişen bir ağaçtır Moso Ağacı. Bu ağacın özelliği diğer ağaçlar gibi sıradan bir hayatının olmamasıdır.
Moso ağacı 50-60 cm’lik bir fidan olarak dikildikten sonra 5 yıl boyunca hiçbir büyüme, gelişme göstermez. Ancak bu süre içinde hiçbir zaman unutmadığı bir şey vardır: 5 yıl sonra her gün 35- 40 cm büyümek, yaklaşık iki ay içinde de 30 metrelik bir boya ulaşmak. İşte bu düşünce ile Moso ağacı her gün, bataklığın derinliklerinde kaybolan, kendisinin hayatta kalmasını sağlayacak minerallere ulaşmak için yüz metrelerce kök salmaya devam eder. Hayatta kalmasını sağlayacak olan bu kökler aynı zamanda 5 yıl sonunda uzun bir ağaç olduğu zaman şiddetli fırtınalı günlerde onu hayata bağlayacak olup, bunlara karşı göğüs gerip olabilecek her şeye rağmen dimdik ayakta kalabilecektir. Moso ağacını bu seviyeye getiren en önemli özellikleri ise, hedefine olan bağlılığı ve inancıyla birlikte gereken bedeli zamanında ödemesi ve hiç bıkmadan usanmadan azimle ve sabırlı yoluna devam edebilmesidir.
Hayatta biz insanların en çok yaptığımız hatalardan biri de nereye gidecek olduğumuzu bilmemektir. Bilen kişilerin de büyük bir çoğunluğu da önüne en küçük kaya parçası şeklinde bir engel çıktığı zaman engeli kaldırmak için çaba göstermek yerine kaya parçasının yanından, etrafından dolaşmayı tercih ederek kolay bir yaşam peşindedirler. Hayatınızda önünüze engel çıkması kadar doğal bir olay yok,, ancak bunların doğru çözümü ortada kuyu var yandan geç değil, o engellerin zamanında önümüzden kaldırılmasıdır. Unutmayalım ki kaldırılmayan engeller günün birinde daha büyük bir şekilde karşımıza tekrar çıkacaktır.
Moso ağacı gibi bir gün birdenbire ve hızla değişebilirsiniz. Hayatta ne yapıyor olursanız olun o işe başladıktan bazen birkaç gün, hafta belki de birkaç ay sonra “hiçbir şey olmuyor, bir şey değişmiyor” diye düşünmeden ısrarla ve sabırla attığınız ve atacak olduğunuz her kök sayesinde içten içe büyüdüğünüzü düşünün. Unutmayın ki testinin dışına sızan testinin içindekidir. Eğer içinizde yeterince güç, enerji birikmemişse bunun gün yüzüne çıkmasını beklemek kendinizin farkına varmamanız demektir. Kendinizi tanıma ve hedefleriniz, idealleriniz için çıkacak olduğunuz bu başarı yolculuğunda unutmayın ki zaman zaman türbülanslar olabilir, önemli olan bu anda verdiğiniz karardır.
Bu ağacın gelişiminde ders alınabilecek çok şey bulacaksınız. Şirkette 4 senem doldu. Halen başladığım noktadayım Hakkınızın yendiğini söylenmesi çok şaşırtıcı. Dört senede toprakta daha elli santimlik bir kökünüz bile oluşmamıştır.
Bu arada benim yazılarımı okumayan genç çalıştığım şirkette 7-8 sene içinde Genel Müdür Yardımcılığına yükseldiğimi biliyordu(?) O zaman kendisine bu söylediğin doğru değil demedim. Şimdi söyleyeyim. Şirkette 20 senenin üzerinde, sektörde ise yaklaşık 25 senelik bir mesai sonrası o makama gelmiştim.
Evet, bu ağaçtan ders almamız gerek. Haklı olduğunuz bir husus var ki, o da İşe giren bazı önemli insanların (?) göreve başlarken veya başladıktan hemen sonra görevde yükselmeğe, ilerlemeğe başlamaları. Dengeyi bozan ve çalışanları beklentiye sokanlar da bu türler. O yöneticilere sormak gerek. “Siz şirkette çalışmaya başladıktan ne kadar sonra görevde yükseldiniz ve bu noktalara ne ara geldiniz ki?” EVET, ÖRNEK SİZSİNİZ.
Bilmem aşağıdaki konu ile bu anlatımı ilişkilendirebilir misiniz? Özellikle yazının KARİYERİN EN BÜYÜK DÜŞMANI: KURUMSAL DALKAVUKLUK bölümü ile.
Dalkavuk kelimesinin sözlük anlamı, “çıkar ve yarar beklediği ya da kendisinden çıkar sağladığı kimselere, makamca, daha üst durumda büyüklere karşı saygı ve abartılı hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse” şeklindedir. Yalakalık ise bambaşkadır. Dalkavukluğu da içinde barından yalakalık, sözlük anlamıyla “söz götürüp getiren, söz taşıyarak arabozan, dedikoducu, boşboğaz, sırnaşık, ikiyüzlü, dalkavuk, arsız, onursuz” insanın yaptığı iştir. Dalkavukluktan çok daha öte bir menfaat beklentisiyle hareket etmeyi içerisinde barındırır
Evet bu sözlük anlamlarına bakıp şayet mevcutsa etrafınızdaki örnekleri istediğiniz gruba koyun. Benim görüşümü sorarsanız “Yalakalık “kelimesi tarifine uygun ve de nam olarak da tanıma imkânı bulduğumuz örnekleri bu tarife daha çok yakışıyor.
BİR DALKAVUKLUK ÖRNEĞİ: Yazıya güzel bir fıkra ile başlamak istedim. “Av uşakları çevredeki ördekleri kışkırtıp, kralın önüne getiriyorlar. Sonunda hazret önünden geçen bir ördeğe ateş ediyor, heyecanla dalkavuğuna soruyor- Nasıl? Vurdum mu? Vurdum mu? Dalkavuk: Majesteleri zavallı ördeğin hayatını bağışlamak alicenaplığında bulundular.” Evet, bu mesleği gerektiği şekilde ifa etmek için pratik zekâya sahip olunmasının gerektiği açık.
Sık sık onlar için görüşlerimi ortaya koyarken “Vasıfları uygun olmamasına rağmen tavassutlarla işe kabul edilme şekillerinden ve iş yaşamının devamında sürekli lehlerine kullanılan tercih nedenlerinden (tayin, terfi vb.) ötürü tepe yöneticilere kaşı hissettikleri şükran borçlarını, alkışlayarak, her yapılana doğru diyerek ve de onlara methiyeler düzerek ödeyen tipler olarak lanse etmiş ve her ne kadar genelde bu çirkinlikleri tasvip etmesem de kendilerini tenkit ederken “vefalı” olduklarını “örtülü bir anlamla” da olsa söylemlerimde vurgulamış oluyordum. Peki anlıyorlar mıydı? Hayır. Yine de bu türler için mümkün olduğunca yandaş, yalaka, dalkavuk vb. küçültücü ifadelerden kaçınmaya çalıştım. Yazılarımda tepe yönetimlerin uygulamalarını tenkit ettiğim zamanlarda bu insanların seviyesi hayli düşük ifadelerle bezenmiş isimsiz yorumlarına muhatap oldum. Esasen bu hastalıklı davranış sahiplerinin birine saldırmaları için yazı ve söylevlerinde yönetimler veya kendilerinin aleyhinde bir şey söylenmesi şart bile değil. Artık yazıyı okumadan saldırılarını ortaya koyuyorlar.
Bir yazı okumuştum. Eskinin soytarıları şimdinin dalkavukları oldu başlığı vardı yanlış hatırlamıyorsam. Eskinin Soytarıları sarayda “kral çıplak sözünü söyleyebilen tek kişi şaka ile de olsa haşmetliye doğruları söyleyebilen tek canlıydı. Padişah öldükten veya tahtan indikten / indirildikten sonra soytarısının kralın halefine hizmet verdiği görülmemiş. Tek başına bu özellikleri bile onların ne kadar nezih yaradılışlar olduğunu göstermiyor mu? Ya bizim dalkavuklar (?) Bu mesleğin bile canına okudu bizim dönemin ustaları (?) Bu türler üzerinde oturdukları dalı kesmekteler. Bunu er geç anlayacaklardır.
Kurumsal Dalkavukluk: Eskilerde dalkavukluk zengin konaklarında bir meslek olarak sürdürülmüş ancak günümüzde bir hayat tarzı olarak toplum hayatında, yükselme ve itibar görme aracı olarak sistemdeki yerini almıştır. Geçmişte dalkavukluk, toplumsal hayatı veya devlet idaresini etkilemeyen, lokalize olmuş bir meslek alanı ve mizah konusu iken; günümüzde, hayatımızı ve tüm yönetimleri istila eden kaygı verici bir durum olarak yaşanıyor. “Kurumsal Dalkavukluk” kavramıyla, iş yerlerinde dalkavukluğun yükselme aracı ve muteber bir davranış tarzı olarak benimsenmesi kastedilmektedir. Dalkavukluk, günlük dilde aşağılayıcı bir kavram olarak kullanılmasına rağmen hayatımızda neden se etkili bir davranış tarzı olmaktadır?
IK Uzmanı Durdu Güneş Dalkavukluk konusunu aşağıda şekilde ele alıyor. “Dalkavukluk aşağılayıcı bir kavram olarak kullanılmakla birlikte, geçmişten günümüze şekil değiştirerek varlığını devam ettirmektedir. Peki kurumsal dalkavukluğun zararları Nelerdir? Yönetimde ne tür hasarlara yol açar? Ve Kurumsal Dalkavukluğu önlemek için neler yapılmalıdır?” Yönetim sistemi bunun çözümünü mutlak bulmalıdır. Çıkar sağlamak amacıyla başkalarına saygı ve hayranlık gösterisi yapmak, yaranmaya çalışmak, dalkavukluğun en belirgin niteliklerinden olduğuna göre bunun çözümünün üstlerde, yöneticilerde aranması ve yöneticilerin bu tür davranışlara prim vermemesinin sağlanması çalışanları bu tür davranışlardan zorunlu olarak uzak tutacaktır. Birçok konuda olduğu üzere bu çirkinliğin ortadan kaldırılması için “Sinekle uğraşmak yerine bataklığı kurutmak gerek” Başka bir deyişle “Balık baştan kokmaktadır”
Kurum yönetimlerinde dalkavukluğun egemen olması yönetimdeki birçok konuyu dejenere ederken sistemdeki denetim mefhumunu da büyük ölçüde zedeler hatta ortadan kaldırır. Dalkavuk bir yandan iş yapmazken diğer taraftan açıklarını dalkavukluk yaparak gidermeye çalışır. Makam sahipleri ise “en büyük sensin” sözlerine muhatap olurken, bu ve diğer abartılı övgülerin etkisinde hukuku çalıştırmaz, birçok olumsuzluğu ve dalkavuğunu hoş görür.
Yorumlar