Sondan başlayarak anlatacağım. Hava Trafik Kontrolörleri Sendikası (HTK-SEN) İAÇ (İnisiyatif almadan çalışma) eylemini 1 Ağustos itibarıyla durdurduğunu açıkladı. Yapılan açıklamada şöyle deniliyordu:
“Bilindiği üzere hava trafik kontrolörlerimizin özlük hakları ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda yaklaşık iki ay önce başlattığımız inisiyatif almadan çalışma faaliyetimiz kamuoyunda büyük bir farkındalık oluşturmuş; en nihayetinde, bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından konunun çözümlenmesi talimatı verilmiştir.”
Bu talimat üzerine en geç Ekim ayı sonuna kadar sorunun çözüleceği beklentisi oluştu. Bekleyip göreceğiz, sorunların nasıl ve ne oranda çözüleceğini.
Hava Trafik Kontrolörleri;
Kurumsal yapılanmayla seyrüsefer hizmetlerinin DHMİ çatısından ayrılarak, idari ve mali bakımdan özerk, ayrı bir kuruluş şeklinde konumlandırılmasının, hem personelin özlük problemlerini kalıcı şekilde çözümleyeceğine, hem de ülkemizin bu alanda ihtiyaç duyduğu altyapı yatırımlarının çok daha hızlı ve etkili şekilde gerçekleştirebilmesini sağlayacağına inanıyorlar. İlaveten, jeopolitik konumuyla havayolu şirketleri için vazgeçilmez konumda olan ülkemizin, milli maliyetlerinin çok daha efektif bir şekilde artırılarak, EUROCONTROL’den büyük miktarda ilave döviz girdisi sağlanabileceğini söylüyorlar.
Şimdi özellikle konuya aşina olmayanlar için ne demek istediklerini tek tek açıklayalım.
Önce güvenli hava trafik (seyrüsefer) kontrol hizmeti nedir? Hava Trafik Kontrolörü ne yapar?
Sorularının cevaplarını verelim. Hava trafiğinin çok yoğun olduğu bölgelerde, ülkelerde, mutlaka düşünülen bir ihtimaldir. Uçakların havadayken birbirlerine çarpma ihtimali. Sizi bilmem ama ben yüksek irtifalarda olmuş böyle bir kaza duymadım. Çünkü, Türkiye gibi uçuş trafiğinin çok yoğun olduğu ülkelerin hava sahalarında, emniyetli hava kontrol sistemleri kullanılmaktadır. Bu sayede çeşitli teknik imkanlarla, belli irtifalarda oluşturulan hava koridorlarında seyreden uçaklar, birbirlerinin yoluna çıkmazlar.
Bu hizmet havadaki trafiğin yanı sıra, uçakların iniş kalkışını da düzenler ve emniyetli olarak yapılmasını da sağlar. Uçakların iniş ve kalkışlarında hava trafik kontrolörü, pilotun adeta gözü kulağı gibidir. Kontrolörün yönlendirmesi ve onayı olmadan uçaklar pistten kalkıp inemezler. Aksi takdirde, havalimanlarında oluşacak curcunayı ve olabilecek yer kazalarını tahmin edersiniz.
Daha teknik bir ifadeyle, Hava Trafik Kontrolörleri, yukarıda açıklanan sistemde, her türlü hava aracının emniyetli bir şekilde sevk ve yönlendirilmesinden sorumludur. Hava Trafik Kontrolörleri, ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu) tarafından, işe giriş koşulları, mesleki yeterlilik sınavları, eğitim süreci, lisanslandırma, sağlık kriterleri vb kuralları belirlenen ve bölgemizde EUROCONTROL yönetiminde işleyen organizasyonun ana aktörleridir.
Bu meslek, yeterli teknik bilgi ve İngilizce başta olmak üzere, görev icrasının içerdiği riskli durumlarda, analitik düşünme yetisi, mesai boyunca yüksek konsantrasyon ve odaklanma gibi istisnai nitelikler gerektiren bir meslektir. Bu nedenle, “bunlar kendilerini pilot sanıyorlar” ya da “pilotlarla eş tutuyorlar” vb. düşünmeden söylenmiş, hamasi ifadeleri kıskançlık tezahürü olarak değerlendirip, ciddiye almamak gerekiyor.
Meselenin esasına geçmeden önce, EUROCONTROL Teşkilatının fonksiyonu ve Türkiye açısından DHMİ’nin sistemdeki yerini de açıklayalım. Yukarıda anlattığım emniyetli uçuş kontrol hizmetinin elbette bir bedeli (ücreti) olmaktadır. Bu bedel ilgili hava sahasını kullanan havayolu şirketleri tarafından ödenmektedir. “Üst geçiş ücreti” olarak faturalanan bu ücretlerin takip ve tahsiline ilişkin kurallar ve uygulamalar ICAO tarafından belirlenmiştir. Ülkelerin bu sistemden elde ettikleri gelirlerin takip ve tahsili de bu kurallar çerçevesinde gerçekleşmektedir.
EUROCONTROL bu çerçevede oluşturulmuş bölgesel organizasyonlardan biridir. Türkiye bu organizasyona üye 41 ülke içinde yer almaktadır. Üye ülkelerin hava sahalarında verilen geçiş hizmetlerinin bedelleri bu organizasyon tarafından takip ve tahsil edilerek, üye ülkelerin hava kontrol teşkilatlarına maliyet bazlı olarak bölüştürülmektedir. Kuşkusuz, bu maliyetlerin önemli bölümü sistemde görev yapan hava kontrolörlerinin maaşlarından, emeklilik primlerine, kullandıkları servislerden, eğitimlerine varıncaya dek yapılan harcamalardan oluşmaktadır.
Bizdeki hava kontrol kadrosunun bağlı olduğu kurum, DHMİ’ dir. Ülkemizin de üyesi bulunduğu EUROCONTROL bölgesinde, Türkiye hariç üye ülkelerin tamamında seyrüsefer ve işletme hizmetleri havalimanı idarelerinden farklı kuruluşlar tarafından yürütüldüğü halde ülkemizde böyle bir ayrım gerçekleştirilememiştir. Bunun doğal sonucu olarak da ülkemizdeki Hava Trafik Kontrolörleri, “uzman memur” statüsünde, DHMİ bünyesinde çalıştırıldıkları için kurumun ücret hiyerarşisinin bozulmaması adına, hak ettikleri ücretleri alamamaktadırlar. Yıllardır değiştirilemeyen bu statü, yaşanan sorunun ana sebebini oluşturmaktadır.
Yukarıda, toplanan hasılatın maliyet bazlı olarak ülkelere paylaştırıldığını ifade etmiştik. Meselenin diğer püf noktası da tam olarak burasıdır. Çünkü Türkiye, Avrupa’nın en büyük ikinci hava sahasına sahip olmasına karşın, birim başı maliyet bakımından son sıralardadır. Emsal ülkeler bir uçaktan ortalama 80 EURO civarı ücret alırken, Türkiye 23 EURO civarı ücret almaktadır.
Bunun sebebi, ülkemizdeki kontrolörlere Avrupa’daki emsallerine kıyasla çok düşük ücret verilmesidir. Yani DHMİ’nin memur ücret hiyerarşisi içinde bütçeleme yapıldığı için, Türkiye’nin ve dolayısıyla kontrolörlerin hakkı olan ücret EUROCNTROL’den talep edilmemektedir.
Karşılaştırmalı bir örnek sunalım. Birim maliyetlerde 2023 yılında İlk sırada olan Fransa, EUROCONTROL havuzundan yaklaşık 1,5 milyar Euro kazanırken, Türkiye düşük maliyet bildirdiği için, 450 milyon EURO alabilmiştir. Sonuç olarak hak ettiğimiz meblağ, daha yüksek milli maliyet bildiren ülkelere aktarılmaktadır. Sayıştay Raporlarında da yer alan bu detaylar, HTK-SEN (Hava Trafik Kontrolörleri Sendikası) tarafından, yıllardır kamuoyu ve yetkililerle paylaşılmaktadır.
Ancak, bugüne kadar sorunun çözümünde herhangi bir ilerleme sağlanamamıştır. Bunun temel sebebini de hava trafik kontrolörlerine, “siz memursunuz, yüksek maaşlar alamazsınız, iş barışını bozamayız” anlayışındaki bürokratik zihniyetin, karar mekanizmalarına koyduğu bariyerlerde görüyoruz. Böylece hem hava trafik kontrolörleri hak ettikleri ücretlerden mahrum bırakılıyorlar ve hem de EUROCONTROL hasılatından ülkemizin payına düşen parayı alamıyoruz.
Şimdi gelelim İAÇ (İnisiyatif Almadan Çalışma) konusuna. Hava trafik kontrolörleri, yıllardır mesleki açıdan zorunda olmadıkları halde, havayolu şirketlerinin yakıt sarfiyatını ve karbon emisyonunu azaltmak, yoğun dönemlerdeki kapasite üstü çalışmalardan kaynaklı aksaklıkları asgari düzeye indirgemek için kendi inisiyatifleriyle aldıkları ilave risk ve sorumluluklarla, yoğun çaba harcıyordu. Ancak, bu çabanın takdir edilmeyişi ve emeklerinin karşılığının verilmeyişi nedeniyle bir süre önce inisiyatif almadan çalışmaya başladılar.
Yani kuralları birebir uygulamaya başladılar. İnisiyatif almadan çalışma (İAÇ) faaliyeti katiyen bir grev ya da iş yavaşlatma değil, hava trafik kontrolörlerinin kamuoyu ve yetkililer nezdinde farkındalık oluşturmak için kendi inisiyatiflerinde olan “direkt rota” uygulamasını askıya almasından ve kuralların harfiyen uygulanmasından ibaretti.
Bu haklı eylem malum mahfilerde, haset ve husumet içeren mugalata ile karşılandı. Bazı beceriksiz havayolu şirketi yöneticileri yüzde 90 başka nedenlerden kaynaklanan rötarları için, bu eylemi birinci sebep olarak gösterdiler. Ama neticesinde, hedeflenen farkındalık oluştu ve yazının başında belirttiğimiz Cumhurbaşkanlığı Talimatı geldi.
Şimdilik Hava Trafik Kontrolörleri haklı ve umutlu bir beklenti içindeler. Çünkü, ilk paragrafta yazdığımız beklentilerini ve taleplerini, daha doğrusu somut çözüm önerilerini belirleyip, yetkililere arz ettiler. Talimat alanların mevcut sorunu ve sunulan çözüm önerilerini ne denli anlayıp benimsediklerini bekleyip göreceğiz. Umarım bu önemli fırsat, ülkedeki haset, hamaset ve husumet ikliminde heba edilmez.
Yazıma son verirken, 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 102. Yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu zor dönemeçte, ülkemiz için aydınlık ve müreffeh yarınlar diliyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (19)