Türk Hava Yolları Boeing ile anlaşma sağladı. 75 Dreamliner, 150 Max… Hani havacılıktan biraz anlayan herkesin tahmin ettiği gibi, Airbus’tan ne kadar alıyorsa Boeing’ten de o kadar alıyor. Strateji mi? Yıllardır aynı. Sürpriz yok.
Ama bakıyorsun, bazı çevreler hemen “siyasi sipariş” edebiyatına sarılıyor. Algı operasyonlarıyla olayı farklı göstermeye çalışıyorlar. Eee, kusura bakmayın da, yıllar önce Prof.Dr.Ahmet Bolat’ı ziyaretim sırasında “800 uçağı buraya nasıl sığdıracaktım” cümlesini bizzat duymuş biri olarak söylüyorum… Bu işin siyasete bağlanması elmayla armudu karıştırmaktır.
Siparişlerin altına imza atılır, motor üreticileriyle görüşülür, filoya yeni nesil uçaklar girer. Yani, aslında her şey olması gerektiği gibi. Ama bizde mesele, hep olması gerektiği gibi görülemediği için sorun oluyor. Şirketin hedeflerine bakın bir de. Yıl yıl hedefleri ortada…
Ve şimdi sakın bana yine “Bolatçı” demeyin. Ben de madalyamı aldım, merak buyurmayın.
Meziyet Online
Gelelim “meziyetli” hosteslerden sonra çıkan yeni trendlere… Şirket içinde bazı “gümrük dedektifi” tipler türemiş. Ama ortaya çıkanlarla hem şirkete hem mesleğe zarar veriyorlar.
Benim naçizane beklentim, sendikalar ve dernekler çıkıp bu kişileri kınasın. Hatta üyeleriyse üyelikten atsın. Çünkü sessiz kaldıkça bu %1’in sesi, %99’un sesini bastırıyor.
Mevcut kurallar mı sıkıntılı? Buyurun hep birlikte değiştirin. Limitler mi saçma? Birlik olun, düzeltin. Ama “bir, bir, bir” diye yolcuya bile koyulmayan kuralı personele de dayatmak? Abesle iştigal. Yolcu pasaport kuyruğunda bavulunu açıp anlatırken pilotun ya da kabin memurunun iki parfüme takılması kadar komik bir şey olamaz.
Gelin bu toplam personelin %1’i bile etmeyecek kişileri kınayın! Daha fazla şirkete ve meslek onuruna zarar gelmesin.
Ayrıca THY mevzuatla ilgili bilgi paylaşımında bulunmuş personele. Haberlere düştükten sonra paylaşılmış olması biraz tuhaf geldi bana… Daha önceleri kaç kez yayınlandı?
Bu arada, Gümrük Muhafaza memurları da zan altında kalıyor. Onlar da emir kulu. Çok çalışıyorlar, çok yoruluyorlar. Daha geçenlerde (26 Eylül) İstanbul Havalimanı’nda gözümün önünde bir yolcunun üzerinden 40 bin Euro’dan fazla para çıktı. Gümrük memuru geldi. Birkaç telefon trafiği… Akabinde yolcu bırakıldı. Meğer yabancı şahıs diplomatik pasaportluymuş. Diplomatik pasaport olunca işler nasıl değişiyorsa artık… Bilemedim.
Hatalar, Algılar ve Gerçekler
Gelelim işin medyaya yansıyan tarafına. Türk Hava Yolları’nın kaç ülkeye uçtuğu, kaç destinasyona hizmet verdiği… Bu sayılar defalarca yazıldı, açık kaynaklarda mevcut. Daha iki üç gün önce Ahmet Bolat açıkladı. Ama hâlâ yanlış bilgiler dolaşıyor. Hâlâ hatalı evraklarla karşılaşıyoruz! Bu kadar büyük bir kurum, kendi resmi verilerinde dahi netliği sağlayamıyorsa, burada eleştiri kaçınılmazdır.
Kimse kusura bakmasın. Köşe yazıları haber metni değildir. Köşe yazıları, gözlemler ve yorumlarla yazılır. Bu mesnetsiz suçlama değil, eleştiri hakkının kullanılmasıdır. Basın özgürlüğü bunun için vardır.
***
Siparişler devam eder, filolar büyür, Airbus ile Boeing dengesi korunur. Ama biz hâlâ içerideki dedikodular, küçük hesaplar, sahte algılarla uğraşıyoruz. Asıl mesele, havada yolcunun güvenliği, yerde yolcunun memnuniyeti. Gerisi masal.
Ve evet, kırgınım.
Algı nedir bilmem. İftira atmam. Gördüğümü yazarım, doğruları söylerim. Çünkü bu kalem kiralık değil. Çünkü basın özgürlüğü laf olsun diye Anayasa’da yazmıyor.
Hepinize güzel bir hafta dilerim…
Serdar BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar