Hiç bu kadar isyan görmedim. THY geçen hafta kabin memuru alım kriterlerini yayınladı. Grev sürecinde kabin memuru alamayan Türk Hava Yolları, sendika seçimlerinin ardından imzalanan 24. TİS ile grevi sonlandırmıştı. THY bu stresli ortamdan kurtulduktan sonra ilk işi kabin memuru ihtiyacını gidermek için harekete geçmek oldu.
Aslında teknik açıdan yorum yapacak ne bilgiye ne de tecrübeye sahibim. Hele Sefa İnan gibi bir tecrübenin yanında ahkam kesmek, teknik değerlendirme yapmak kendi haber portalımın gelmişine geçmişine hakaret olur. Lakin ben ne bir uçağın bakımı ile ne de bakımın nasıl yapılacağı ile ilgili yazmayacağım.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı bakanı olarak adını altın harflerle yazarak bakanlıktan ayrıldı. Bir daha geri döner mi bilinmez ama şimdiden kendisine yeni açıldığı denizlerde başarı diliyorum. İtiraf edeyim ki Binali Yıldırım karşılıksız sevdiğim bir bakan idi. Yeni bakan Lütfi Elvan’a önerilerim olacak.
THY’nin 305 taktiği iş barışını sağlamak mı yoksa Atilay Ayçin’in gidişini kutlamak mı açıkçası anlamış değilim. 29 Mayıs 2012 tarihinden itibaren 305 kişi için çokça yazı yazdık. Haksız yere atılan olduğunu da söyledik, içeriden aldığımız bilgiler doğrultusunda kimsenin alınmayacağını da yazdık. İtiraf etmeliyim ki yapılan sözleşme ile ters köşeye yattık.
“Git” dediğimiz şekliyle gitmedi, sandıkla gitti. Belki demokrasi adına seçimle yenilmek daha şık görülse bile Atilay Ayçin, kendi kendini yemiştir ve Hava-İş serüvenini kapatmıştır. Kişisel hırsları, egoları, ihtirasları onu mağlubiyete götürdü. Anlaşmaz tutumları, ben merkeziyetçi tavrı, grev sırasında facebook sayfalarında yapılan eleştirilere dahi hazmedemeyen ruh hali onu mağlup etti.
Türk Hava Yolları’nda bildiğim kadarı ile Temel Kotil Lufthansa hayranı idi. Sanırım Lufthansa’nın THY tavrı en çok kendisini üzmüştür. Kasım 2012’de yazdığım “THY LUFTHANSA'YA PEŞKEŞ Mİ ÇEKİLECEK?" yazıma bir kez daha bakmanızı öneririm. Boş konuşmadığımız ortada. Başbakan Erdoğan ile Alman Merkel’in sükseli laflarının içinin boş olduğu da ortaya çıktı.
Yazımın başlığına cevabı ben vereyim. Evet, “batar” demiştim Sami Alan Onur Air’in başına geldiğinde. Çalışma arkadaşlarımız benim bu görüşüme temkinli yaklaşsalar bile ben Onur Air’deki arkadaşlara da Sami Alan için en fazla altı ay ömür biçmiştim. Sami Alan ile ilgili değişik bilgiler vereceğim. Lakin önce Onur Air’deki son gelişmeleri değerlendirmek lazım.
Son birkaç haftadır Onur Air’den çok üzüntü verici haberler geliyor. Uçak kiralama firmaları dahil, yakıt veren firmalara, Eurocontrol’e, kısacası havacılık camiasına olan borçları kabardı. Şirkette finansal darlık var. Bu gidişin yolunu açan Cankut Bagana’dır.
Türk Hava Yolları, Onur Air, Pegasus, Atlasjet ve bilcümle havacılık şirketlerimizle ilgili haberler yayınlıyoruz. Yazdığımız bu haberlerin altına da ilgili ilgisiz her kesimden yorum yağıyor. Bu yorumların çoğu alakasız ve bilgisiz olmakla birlikte yorumların çoğu hakaret ve sinkaf dolu kelimeler içeriyor. Ama söz konusu yabancı şirketler olduğunda nedense bizim çokbilmiş yorumcularımızdan ses çıkmıyor.
Çokça havayolu şirketi gördü bu ülke. Ve ne acıdır ki o çokça şirketlerin çoğu havacılık tarihimizin tozlu sayfalarında bir anı, bir hüzün, bir utanç ve bir kara leke olarak anılmak üzere silindiler gittiler. Adam gibi havacılık yapamadığımız veya yaptırılmadığımız için batan bu şirketler örnek olmamış ki hala havayolu simsarlarının parmaklarında oyuncak olmaya devam ediyorlar.
Hiç kimse beni özgürlüğün alabildiğince sınırsız olabileceğini, kıyafetin de bu bağlamda düşünülmesi gerektiğine inandıramaz. Dünyanın hiçbir yerinde de özgürlüğün ucu açık değildir. Hele ki THY gibi marka olan, kurumsallığı yerleşmiş bir yapıda değişime gitmenin ne anlamı vardır ne de izahı vardır. O yüzden THY bizim yüz akımızdır, onurumuzdur, bayrak taşıyıcımızdır, yükselen değerimizdir. Asla leke getirilmemesi gereken bir kurumumuzdur.
Dile kolay 71 gün hayatınızı elinizden almışlar. Yaşayan bilir yaşamayan maval okur. Murat Akpınar ve Murat Ağca hiçbirimizin istemediği, hiç kimse için dilemediği esaret altında kaldılar. Sonuç çok güzel olsa bile iki pilotumuz bu esareti hayatları boyunca unutamayacaklar. Sadece onlar değil, eşleri ve çocukları, anne-babaları ve sevenleri de bu talihsiz olayı unutamayacaklar.
Fikrini açık açık söyleyen biriyim. Bu yüzden Atilay Ayçin için düşündüklerimi de sık sık bu satırlarda paylaşıyorum. Hatta “istifa et” diyen de benim. Atilay Ayçin’in sendikanın başından ayrılmasını istemem o’na ya da ekibine karşı negatif ayrımcılık yapacağım anlamı taşımaz. Bu seçimlerde ve diğer tüm seçimlerde muhalefetin veya sendika iktidarının tüm açıklamaları bu sitede yer bulmuştur. Kişisel görüşüm ile sitenin yayıncılık anlayışını birbirine karıştırmamaya özen gösteriyorum.
Bir önceki seçim de heyecanlı geçmişti ama bu seçim çok daha farklı. Bu seçim dört alternatifli bir seçim. Geçtiğimiz seçimlerde aynı sepete elma toplayan Bahadır Altan ile Ali Gülçiçek yollarını ayırarak ikiye bölündüler. Hiç hesapta olmayan Reform Hareketi sendikada deprem etkisi yarattı diyebilirim. En korktukları da buydu. Ve şimdi mercek altına alalım Reform Hareketi'ni.
Atlasjet'in bana sempatik gelen en önemli faktörü milli duyguları yaşatan şirket olması. THY için söylenen milli havayolu yakıştırmasının aslında millilik duygusunu yaşatan Atlasjet için söylenmesi gerektiğini düşünüyorum. Her milli ve dini bayramda bu söylediklerimi fazlasıyla görebilirsiniz.
İster yalaka deyin ister yandaş ama ortada bir gerçek var ki hiç kimse ne inkar edebilir ne de başarıyı gölgeleyebilir. 2003 yılında havacılık sektörüne doğan güneşten bahsediyorum. Havayolunu halkın yolu haline getiren Binali Yıldırım'dan bahsediyorum. Ali Sabancıların, Murat Ersoyların, Yıldıray Karaerlerin ve daha birçoklarının havacılık sektöründe var olmasına giden yolu açan Binali Yıldırım'dan söz ediyorum.
Tam istediğiniz gibi bir başlık. Yazının altına istediğiniz gibi yorum yazabilirsiniz. İşkembe-i kübradan sallayabilirsiniz. Zira yorum yapanların ekseriyeti konuyla alakalı olmayan laf olsun torba dolsun, kendi egosunu tatmin etme gayretinde olanların zırvaları. Bu hafta bir kaç konuya değinmek istiyorum.
Geçen haftaki yazımın başlığı "THY yazmaktan gına geldi" şeklinde idi. Gerçekten de sivil havacılığın çok sayıda sorunu varken, havacılığın THY'den ibaretmiş gibi sürekli yazılmasını doğru bulmadığımı bir kez daha ifade etmek isterim. Ama gel gör ki yakanızı bırakmıyor THY. Sonra da "gel de yazma" diyorsun kendi kendine.
Her hafta haberlerimizin yarısından fazlası THY ile ilgili. THY şöyle yaptı, THY böyle yaptı, THY pilotu pas geçti, THY'de taciz, THY'de teknik arıza. Falanlar, filanlar. Havacılığı yorumlayan bizlerin de iki yazısında birinde mutlaka THY vardır. Hele Sefa İnan, THY geçmeyen yazısı bir elin beş parmağını geçmez. Şimdi aklınızdan şöyle geçiyor. "Ama havacılığın bilmem kaçı THY."
Türk Hava Yolları'nda yapılan grevin sonuçları ortada. Hava-İş Sendikası bu grevden dolayı bir ayağı topal dolaşıyor. Yani sekerek yürüyor. Sağ ayağına sıktığı kurşunun yaraları kabuk bağlamadan ve THY grevi başarısızlıkla devam ederken ikinci kurşunu da sol ayağını sıkmak için hazneye mermiyi sürmüş bile. Ben buna ayağa kurşun sıkmak yerine beyine kurşun sıkmak derim artık.
Erittin, bitirdin sendikayı. Kendi şahsi hırslarınla, hem çalışanları hem etrafındakileri bezdirdin. İyi bir sendikacı olabilirsin, iyi bir hatip olabilirsin. Ama emin ol ki hiçbir zaman ileri görüşlü olamadın. Dünya değişirken sen değişemedin. Yenileyemedin kendini. Hala o 1975'lerdeki astsubay okulundaki militanvari eylemlerinde kaldı aklın. Ama artık çağ değişti be adamım. Yemiyor kimse söylediklerini. İletişim ışık hızını da geçti. Ağzından çıkan dünyanın diğer ucundan duyuluyor hemencecik.
Grev kırıcısı, yönetim yalakası, iktidarın adamı, yandaş medya ve daha bir çok benzetme. Bunlarla suçlandık. Yetmiyor her ağızdan bir ağız dolusu küfür çıkması gerekirken bin ağız dolusu küfürlere gark oluyoruz. Üç beş çapulcudan ibaret bu küfürbazlar ve yakıştırma ustaları aslında kendilerinde olan meziyetleri başkaları ile paylaşma derdindeler. Oysa işin özünü kaçırıyoruz. Yapılması gerekeni, sorunun toptan çözümünü getirecek çalışmayı ne yazık ki yapmıyoruz.
Acıyorum harcanan bu paraya. Ve diyorum ki "Değmez, günahtır. Bu kadar para ile neler yapılmaz ki?" Kaldırın şu geleneği veya başka bir formül bulun. 10 trilyona çok şeyler yapılır. Sizin yaptığınızı rekabet ettiğiniz firmalar yapmıyor.
Kimse alınmasın gücenmesin. Grevi başarısızlıkla devam eden Hava-İş Sendikası en küçük umuttan yağ çıkartmaya çalışıyor ama nafile. Başta sendika olmak üzere mevcut durumda halen greve bulunanların inançları bile kalmamış durumda. Sendikanın son hamlesi bile acınacak bir durumda idi. 24 saat eylem kararı bile etkili olamadı. Güven bitince, ağzınızla kuş tutsanız ile yaramıyor. 24 saatlik eylemde 24 kişinin olmaması sendika yönetiminin bittiğinin resmidir.