Türk Hava Yolları'nda iç hesaplaşmalar, iç kutuplaşmalar, iç gruplaşmalar, içten içe kabarıp büyüyor. Birinin ak dediğine diğerinin kara dediği bir dönem yaşanıyor. THY'de pilot açığı gün geçtikçe artıyor. Ancak sen-ben kavgaları bu gerçeğin görülmesini engelliyor.
Türkiye Ulaştırma eski bakanı Binali Yıldırım ile havacılık alanında devrim gibi gelişmeler yaşadı. Havayolu halkın yolu haline getirildi. Bakanın bu atılımcı girişimlerine katılımcı olarak yatırım yapmak isteyenlerin çoğu fos çıktı. Son 12 yılda çok sayıda şirket battı. Ve şimdi güçlü bir yatırımcı kolları sıvayarak yeni bir hayayolu şirketinin temellerini atmaya başladı.
Pegasus Hava Yolları, Türkiye'de havacılık işletmesi anlamında getirdiği işletim farklılığı nedeniyle çığır açmış bir havayolu şirketimiz. Her şeye "para" gözlüğü takılarak yaklaşılan bu sistemin pilotlar üzerinde ağır baskı oluşturduğu dışa yansımasıyla artık inkar edilemez noktaya geldi.
Geçen hafta üniversitelerin oluşturdukları havacılık bölümlerini eleştirmiş ve bu bölümlerdeki eğitim düzeyinin düşük olduğunu kaydetmiştim. Bu konu ile ilgili birkaç sözüm daha olacak. Lakin benim bu hafta üzerinde duracak olduğum konu THY-Lufthansa arasında geçtiği söylenen görüşmeler.
Havacılık sektörüne eğitimli personel yetiştirmek üzere kurulan havacılık bölümlü üniversitelerin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından takibe alındığı ortaya çıktı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü hem sektörün hem de üniversitelerin önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde ne kadar arz talep olacağını öngörüsünü belirlemek üzere istatistiki bir çalışma yaptı.
Aylardır takipçisi olduğum Türk Hava Kurumu’nu bataklığa sürükleyen Osman Yıldırım ile ilgili yazdıklarım malumlarınızdır. Şimdi sıkı durun. Osman Yıldırım’ın sadece 2013 ve 2014 yıllarında aldığı gayrimenkullerin ada-parsel ve tarihlerine kadar açıklıyorum.
Bir dönem DHMİ eski genel müdürü Taner Küçükünsal tarafından tehdit edilmiştik. Biz ona söz vermiştik “olumlu her işini televizyon ekranları aracılığıyla kamuoyu ile paylaşacağız. Olumsuz her hareketinde de karşında bizi bulacaksın” demiştik. Küçükünsal’ın sonunu bilmeyen yoktur.
Bu yazı tamamen objektif bakış açısı ile yazılmıştır. THY içinde yaşanan kıyımın, aslında kıyılan kişilerin ağzından yazmak gerektiği ortaya çıktı. Geçen hafta yazmış olduğum yazının ince noktaları kıyıma uğrayanlar tarafından çok iyi analiz edilmiş. Gülücük dağıtanlardan bahsetmiştim. İşte bu sözden yola çıkan, cemaatçilikle suçlanarak görevden uzaklaştırılanlar gerçek cemaatçiyi bana açıkladılar.
Öncelikle THY Hat Bakım Başkanı Mehmet Yılmaz’ın gönderiliş şeklini anlamlandıramadım. “Paralelci” dediler ama onu da Mehmet Yılmaz’a konduramadım. Çok şeyler oluyor THY’de. Çok şey de olacak gibi duruyor. Asıl olması gerekenlerin ne zaman olacağını da merak ediyorum.
Türk Hava Yolları çalışanları sendikası Hava-İş ve Türkiye’deki sendikaların durumları ortada. Aslına bakarsanız Türkiye’de sendikacılığın varlığı ile yokluğu sorgulanır halde. Görünürde var olan sendikaların realitede sendikacılık yapabildiklerine veya yaptıklarına inanmıyorum. Bana göre sendika olmalı mı o da tartışılmalı.
İlk kez THY çalışanına doğrudan hitap etmek istiyorum. Çünkü amacımızı artık iyice anlamalarını istiyorum. Evet, biz yanlışları yazıyoruz, hata yapan personeli deşifre ediyoruz, hırsızları, arsızları kamuoyu önünde küçük düşürüyoruz, çoğu kez personelin yapmaması gereken davranışlar için uyarılarda bulunuyoruz. Bütün bunlar sizler için, bütün bunlar havacılık kültürünün oluşması için, bütün bunlar kurallar manzumesi havacılık sektörüne yeni kurallar yazdırmamak için harcadığımız enerjidir.
Hemen aklıma şu soru geldi; “Bu paralelci dediklerinizi işe alırken aklınız neredeydi?”. Sonra aklıma söylenen şu sözler geldi; örneğin askerler bugünün paralelci denilen kişilerine “İrticacı” derdi. Ve başbakanın sözleri geldi aklıma: “Taraf olmayan bertaraf olur”. Şimdi taraf olanlar, bertaraf oluyor galiba. Aklımız karıştı. Ne desek bilemiyoruz ki?
Hiçbir kişi için böyle bir öngörüde bulunabilir miyim? Veya bir kişi hakkında cehennemlik ya da cennetlik kararı verebilir miyim? Kendi haddini bilmeyen bir THY teknisyeninin sarf ettiği o sözler gergin ülke vatandaşları arasında infiale neden oldu. Atatürk için söylenmiş bu sözleri söylenmemiş farz ediyorum.
Yazının başlığına cevabı ben vereyim. Zor ama imkânsız değil. Haftalardır yazdığım THK olaylarına yüzlerce, binlerce destek mesajları var. Her gün e-posta adresime yeni ihbarlar gelirken bazıları da posta ile belge ve bilgi ile Türk Hava Kurumu’ndaki pislikleri aktarıyor. Geçen hafta Eskişehir’den bir yönetici adı ile belge geldi. Neler olmuş neler.
Değerli okurlarım öncelikle sizlerden özür diliyorum. Birkaç haftadır havacılık sektöründe onca sorun varken sizleri sadece Türk Hava Kurumu özelinde yazılarımla meşgul ediyorum. Eminim sizler bu konuda kalbi duygularınızla yanımdasınız. Zira sorduğum sorular, peşine düştüğümüz olumsuzluklar hepimizin hakkı olan bir kurumla alakalı.
İbret alırlar mı bilmem ama Türk Hava Kurumu bugünlerde çok tartışılıyor. Tartışma konularının üzeri bir şekilde örtbas edilmeye çalışılıyor. Bu bazen yasaların boşluğu ile bazen de sihirli veya gizli ellerin desteği ile. İşte Türk Hava Kurumu ile ilgili ibretlik bir anekdot. Bazılarına kapak olsun.
Türk Hava Yolları pilotları arasında yeni bir kavga çıktı. Üst tiplerde uçan pilotlara verilen ekstra para Boeing 737, Airbus 320 ve benzeri tiplerde uçan pilotları rahatsız etti. Uzun uçuş yapan pilotlara verilen ayrıcalıkların asıl kendilerine tanınması gerektiğini düşünen pilotlar bayrak açtı.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Orhan Birdal'ın haksız uygulamalarını okurlarımızla paylaşmıştık. Söylediklerimizin yanında canı yanan o kadar çok kişi varmış ki, çokça mektup almaya başladık.
Çamur haberleri kimler yayıyor ve kim hangi düşünceye hizmet ediyor bilinmez ama kaosdan beslenen bir zümrenin olduğu artık inkâr edilemez. Edilse de kimse bu numaraları yutmaz.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Orhan Birdal’ın adaletsiz atamalarını sizlerle paylaşmıştım. Bu adaletsiz atamalara ek adaletsizlikleri de ekleyeceğim bu yazımda.
Türk Havayolları’nın Zaman Gazetesi ile Bugün Gazetesi’ne uyguladığı ambargonun doğru olmadığını geçen haftaki yazımda açıkça yazmıştım. Taraf olmanın topluma faydası olmadığını kutuplaşma yerine kucaklaşmamız gerektiğini vurgulamıştım. Ancak THY, dostane uyarıları dikkate almayıp hasmane tavrını milletvekillerine de uygulama yönünde adımlar atıyor.
DHMİ’deki adaletsizliğin ucunu yazdım kıyametler koptu. Devamını yazsam kıyamet tam kopacak emin olun. Lakin biraz ara vereceğim. Gelişmeleri takip edip adaletsizliğin devam etmesi halinde verilen şansın değerlendirilmediği kanaatine varıp kaldığımız yerden daha fazlasını yazarak gizlenmiş gerçekleri sergileyeceğiz.
Değerli okurlarım, kutsal topraklara Umre ziyaretim sebebiyle bu hafta ve önümüzdeki hafta sizlerle olamayacağım. İki hafta sonra sektör sorunlarıyla burada buluşmak üzere hoşça kalın...
Değerli okurlarım, geçen hafta THY-Sunexpress Havayolları ve THY Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Kılıç üçgenindeki THY İnsan Kaynakları Prosedürü’ne aykırı gerçekleşen işlemi kanıtları ile sizlerle paylaşmıştım. İşte bu köşe yazıma Sayın Coşkun Kılıç bir cevap yazısı gönderdi. Evlere şenlik bu açıklamayı aynen yayınlıyorum. Sonra bizim de sözümüz olacak elbette.
Son haftaların moda tabiri tam da bu yazıya uygun düşecek. Türkiye’de iddialar havada uçuşurken THY mali işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı Coşkun Kılıç’ın şirket kurallarını hiçe saydığını, Sami Alan-Songül Elçi ısrarını araştırırken öğrendim. Bu durumu masum görecek olanın da “masumiyetinden şüphe ederim” deyip noktayı en başından koymak isterim.