Geçtiğimiz hafta içinde Japonya'nın Başkenti Tokyo'da yaşanan kaza herkesin malumu. Orada yaşananlar havacılık tarihindeki yerini aldı bile. Ancak asıl mesele buradan çıkarılacak dersler elbette.
Kaza anında olanları hem yurt içi hem de yurt dışı basınından elimizden geldiğince takip ettik. Ana akım medyadaki haber kanallarını sıklıkla izlemeye çalıştım. Pilotlar, teknisyenler, havacılık gazetecileri ve birçok alanda işinde tecrübel insanlar değerlendirmeleri yaptılar. Sonradan kazanın nasıl meydana geldiği de ortaya çıktı. Sahil Güvenliğe ait uçağın pilotu kontrolörler tarafından taksi yolunda kalması yönündeki talimata uymayıp piste çıkınca feci kaza gerçekleşiyor.
Bu kaza olduğu anda belki onlarca kez bizzat kendi yazdığım haberler aklıma düştü. 'Facianın eşiğinden dönüldü' şeklinde başlık ya da spotlarla bu tarz onlarca haber yayınladık. Tehlikeli yakınlaşmaların nasıl kıl payı kazaya dönüşmediği gibi olayları haber yaptık. Aslında bu da çok benzer bir olay. Hatta en son Antalya Havalimanı'nda buna benzer bir vakayı özel haber olarak yayınlamıştık. Bu tip haberlere gelen yorumlar genelde 'abartıyorsunuz' şeklinde oluyor ama bu tip hususlar abartılacak meseleler değil. Anlık bir hata nelere mal oluyor görüyoruz.
Şimdi buradan hareketle verilen eğitimlere yenileri eklenecek ve özellikle bu konuya dikkat çekilecektir. Hem bizde hem de tüm dünyada...
İki hava aracının kuralların dışında yakınlaşması demek bir faciaya ramak kalmış demektir. Bunu iyi anlamak ve basite almamak can güvenliği açısından olmazsa olmazdır.
Yukarıda da bahsettiğim gibi canlı yayınlara bağlanan tecrübeli isimlerin en çok bahsettiği ve benim de en çok dikkatimi çeken şey tahliyedeki başarıydı. Biliyorsunuz Sahil Güvenlik uçağına çarpan Japan Airlines'a ait Airbus A350 tipi uçaktaki 400'e yakın yolcu sağ salim uçaktan çıkarıldı. Hem de 18 dakika gibi kısa bir sürede. Bu muazzam bir başarıdır. Herkesin ortak şekilde bahsettiği diğer şey de şuydu; 'Ya bizde olsaydı?'
Bizde olsaydı yolcular valizlerini almadan çıkmazdı diyenler, uçuş ekibi tahliyeyi bu kadar iyi yönetemezdi diyenler vs...
Tabi olayın tarafının Japonya olması işi biraz farklı kılıyor. Çünkü onlar bambaşka bir disipline sahipler. Ancak uçuş ekibi ve dolayısıyla kabin ekibinin ne kadar hayati öneme sahip oldığu artık net bir şekilde anlaşılmıştır. Kabin memurlarının sadece servis yapan personel olarak algılanması aslında bilinçsizlik örneğidir, buradan bunu çıkarmak mümkün. Hepimiz herhangi bir kaza söz konusu olsa o uçaktan çıkmak için kabin memurlarının iki dudağının arasına bakacağız. Öyle değil mi?
Havacılık tümüyle bir bütündür. Yer'den kokpite, kabine, kuleye operasyona kadar. Tüm paydaşlarıyla bir bütün.
5 SAAT UÇAKTA BEKLENİR Mİ?
Geçtiğimiz günlerde Pegasus'un Gaziantep'e gidecek uçağı varış meydanındaki sisten dolayı önce rötara, sonra da iptale uğradı. Son derece normal.
Olumsuz hava koşullarında rötar ve iptal olağan. Yolcu hakları herhangi bir olumsuzlukta saklı zaten. Ama olağan olmayan şey 5 saat uçakta bekletilmektir. Bu, bekleten havayolunun operasyonel hatasıdır.
Yolcuların öfkelenmesi ya da agresifleşmesi elbette olağan dışı. Ancak havayolu şirketi varış meydanındaki durumu koordine etmek için irtibatta olsa bile yolcularını 5 saat uçakta bekletemez. Bu kadar uzayacak ise yolcuların terminale alınması gerekirdi. Bu tipi durumlar sadece bizde yaşanmıyor tabi ki. Dünyada da çokça örneği var. Ancak çok olağanüstü bir durum olmadığı sürece yolcular uçak içinde bu kadar uzun süre bekletilmemeli.
Yorumlar