Pegasus Havayolları'nın 100 adet uçak siparişi vermesinin üzerinden çok geçmeden Türk Hava Yolları'nın 150 uçak almak için görüşme yaptığı bilgisi geldi. Çok daha fiyakalı bir görüşme bu. 150 uçak dile kolay. İçinde bir de Airbus 380 olunca Pegasus'a nispet gibi anlaşıldı. İki şirkete de ne getirir ne götürür bir bakalım.
"Yiğidi öldür hakkını yeme", "Sezarın hakkı Sezara" bu meşhur sözleri hepimiz çok iyi biliriz. Sözleri bildiğimiz kadar anlamlarını da çok iyi biliriz. Necip Fazıl'ı da biliriz. Kimimiz şiirleri ile severiz kimimiz onun dindarlığını, yol gösterişini severiz. "Üstadımız" diyenler de çoktur. Buradan nereye mi varacağım? Açıklayacağım...
Önce SHGM'nin ciddiyetini gösterdiğini belirteyim. İki haftadır SHGM Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Faruk Subaşı ile ilgili yazmış olduğum köşe yazıma twitter üzerinden komik bir cevap verdikleri için. Sadece komik değil aynı zamanda yalan. Diğer bir komiklik ise şu teşvik uygulaması. Aslında teşvik uygulaması iyi düşünülmüş bir olay fakat servis edilmesi de komiklikleri ya da sektörü kandırmaları beraberinde barındırıyor. Hepsini detaylı anlatacağım.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Faruk Subaşı ile ilgili yazdığım yazıya SHGM sessiz kaldı. Ramazan ayında çay ocağını kapatan SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi AirportHaber'de okuduğu haber sonrasında apar-topar çay ocağını açtırıp üstüne üstlük bir de açıklama yapmıştı.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü'nde sessiz sedasız değişim çalışmaları devam ediyor. Uzun süre önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, DHMİ'nin yeniden yapılandırılması, yeni bir hüviyete kavuşturulması için çalışma yapılması talimatı vermişti.
Son on yılın analizini yaparsak parlak olduğu kadar karamsar tablonun da olduğunu göreceksiniz. Evet, yolcu sayısı arttı. Havalimanları işler hale geldi. Her vatandaş olmasa bile vatandaşların çoğu uçağa bindi. THY yüzde 300'e yakın büyüdü. Büyüdüğü kadar parçalandı. Yeni şirketler kuruldu. Bu şirketlerin çoğunun kapısına kilit vuruldu. Nedenler, niçinler... Gördüğümüz kadarıyla şöyle...
Bu konu çok tartışma götürecek. THY var ise başkası olamaz. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın çıkış noktası da bu değil miydi? "Türkiye'de uçmayan kalmasın" diye yola çıkılıp özel sektörün önü açılmadı mı? "Rekabet olsun" denilmedi mi? Rekabet nerede olacak?
Geçen hafta yazmış olduğum "Yabancı Pilot ,Yerli Pilot" başlıklı yazımın ne kadar da yerinde bir yazı olduğunu, yazıya gelen yorumlardan anladım. Yazının özünü anlayamayan ve üstüne yine basarak söylüyorum para iştahlı pilotlar seviyelerini belli ederek yorumlar attılar. En kötü sinkaflara maruz kaldık. Kötü sözün sahibine ait olduğunu bilerek anlamayanlara bir kez daha söylüyorum ki bir kere okuyup anlayamayanlar ikinci kez okusunlar ve anlasınlar.
Türk Hava Yolları uçuş işletmeden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Asaf Bora bir sohbetimiz sırasında “Yabancı pilotlar ile Türk pilotlar arasında kültür alış-verişi oluyor. Yabancı pilot istihdamı faydalı olacak” demişti. Ama geldiğimiz noktada Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yabancı pilotlara kısıtlama getirme yönünde adım atmaya başladı. Çok yönlü analize ihtiyacı var bu kararın.
“Hop hop orada dur” demek lazım. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasına istinaden söylüyorum. Güya Alman Başbakanı Merkel Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “THY ile Lufthansa’yı ortak işletmeciliğe sokalım” demiş. Bizim başbakan da “Tamam, zaten bizim de projelerimiz arasında var” demiş. Eğer böyle bir proje var ise bu proje zaten can çekişen özel sektörümüzün bittiğinin ilanıdır.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü anket yapmış ve bu ankete göre çeşitli sonuçlar ortaya çıkmış. Pes doğrusu! SHGM’nin görevi anket yapmak mı yoksa kan ağlayan sektörün sorunları ile ilgilenmek mi? Dosyalar dolusu sorunlar dururken anket de neyin nesi? Pardon bu anket hangi kuruma yaptırıldı ve kaç para ödendi? Bitmedi sorular devam edecek?
Onur Havayolları satıldı mı satılmadı mı tam manasıyla netliğe kavuşmuş durumda değil. Satışla ilgili Mehmet Hasançebi’nin yoğun bir şekilde adı geçiyor. Hatta şirketin genel müdürlüğü üzerinde iki isim dolaşması da Mehmet Hasançebi parmağı olduğu şeklindeki söylemleri güçlendiriyor.
Yıllarca kurban derisi kavgaları yaşandı. Atatürk’ün emri ile kurulan bu güzide kurum hiçbir zaman kuruluş amacına hizmet edemedi. Asker-sivil kavgaları yaşandı. Çok kişinin arpalık olarak gördüğü bu kurumdan nemalanmak istedi. Nemacılar o kadar çoktu ki yiye yiye bitiremediler Türk Hava Kurumu’nu.
Geçen hafta yazmış olduğum yazı THY’de oldukça ses getirdi. Yönetimin gerçekleştirmek istediği başarı çabasına alt yöneticilerin nasıl çelme takmak istediğini anlatacağım bu haftaki yazımda. Nasıl bir ihanet davranışı sergilendiğine varın siz karar verin.
Bakmayın Hamdi Topçu’nun Yönetim Kurulu Başkanı olduğuna ve bakmayın siz Temel Kotil’in THY Genel Müdürü olduğuna. Alt kademelerde ve alt komisyonlarda yukarılara ne kadar çok defans yapıldığını görüyoruz. “Amaç THY” diyen yok “Araç THY” diyen çok.
Her türlü yabancı hayranlığı bize has bir durum olsa gerek. Geçen hafta Onur Air kokpitinde iki yabancı pilotun uçtuğuna dair haberi okumayan kalmamıştır. Bu durum sadece Onur Air’e has bir durum değil. Bunu hepimiz biliyoruz.
Neresinden bakarsanız bakın türban denilen başörtüsünü henüz hazmetmiş değiliz. Hala birilerimizin tüyleri diken diken oluyor türban denildiğinde. Bana soracak olursanız türban bir simge değil de örtünme ise karşı değilim. Peki, nereye kadar karşı değilim? Açıklayacağım.
Rivayete göre "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sözü Hazreti Ali'ye ait. Bizim başbakan sık kullanır bu sözü. Bu hafta bir çok haksızlığı harmanlayıp, haksızlık karşısında susulmaması gerektiğini söylemeye çalışacağım. Bol bol örnek var.
Kim ne derse desin Pegasus bütün düşünceleri alt üst ediyor. Öyle yapıyor, böyle yapıyor ama yapıyor. Şapka çıkartılır. Yolcuya misafir, misafire para gözüyle bakıyor. Bakıyor ama hem kazanıyor, hem uçuyor hem de uçuruyor. Plan tıkır tıkır işliyor.
Satış görüşmeleri Finansinvest tarafından yürütülen Onur Air ile ilgili çeşitli iddialar ortalıkta dolaşırken AirportHaber olarak geçtiğimiz haftalarda şirketin satıldığını iddia etmiştik. Bu iddialarımızı güçlü kaynaklardan aldığımız bilgilere dayanarak kamuoyu ile paylaşmıştık.
Noktayı koymuştum. Bu konuyu yazmamak üzere rafa kaldırmıştım. Mahkeme süreçleri bitene kadar kalem oynatmayacaktım. Ama kabinden gelen çığlık vicdan yapmama neden oldu. Bakırköy savcılıklarında ve mahkemelerinde klasörler dolusu şikayetleri duyunca yazmamak onların feryatları ile hemhal olmamak bana yakışmaz diye düşündüm.
Ne olacak Atatürk Havalimanı'nın hali? Öyle ya Airbus 380 inecek bir havalimanımızın ihalesinin yapılması için gün sayıyoruz. Hiç kimse birbirini kandırmasın 3'ncü havaalanı yapılır yapılmaz Atatürk Havalimanı'na kilit vurulacak. Vurulmak zorunda. Başka şekilde düşünenler sadece hayal görür.
Evet, evet artık algı bu. Gerçekte de o mu var? Görünen kısmıyla öyle. Yazımın hemen başında söyleyeyim. Sektörde çok ciddi bir rahatsızlık var. SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi'ye ulaşamamaktan yakınıyorlar. Göreve gelişiyle vermiş olduğu "sektörle el ele sorunları çözeceğiz" garantisinin çok ötesinde hatta o görüşten eser kalmadığını belirtiyorlar. Peki aynı durum THY için de geçerli mi? Hiç sanmıyorum. Son hafta yaşananlar buna bir örnektir.