Dün ne isem bugün de o şekilde olmayı pensip edinmiş biri olarak; yapıcı eleştirilerimi makam, mevki gözetmeksizin yazmaktan geri çekilmek gibi bir duruşum olmadı. DHMİ Atatürk Havalimanı Başmüdürlüğü'nde kış ortasında kış mücadelesi toplantısına ilişkin eleştirim olacak bu hafta.
Türk Hava Yolları, Türk Hava Kurumu. Türk milliyetçiliği egom ile yazmıyorum bu yazıyı. Ülke çıkarları açısından değerlendirerek yazıp, bir öneri şeklinde algılanması nı umuyorum. Ve diyorum ki THY, Türk Hava Kurumu Üniversitesi'ni almalı.
Anlamayanlar için bir kez daha yazmak hasıl oldu. Benim bildiğim havacılık tazminatı seyrüseferciler için hakediştir.. DHMİ'cilerin her birine öyle ya da böyle kılıfına uydurularak verilen ek ödemenin halen paylaşım kavgasına dönüşmesine de anlam veremiyorum.
Yazımın hemen başında tüm sektör için 2016 yılının güzelliklerle dolu olması dileğimi paylaşıyorum. Yaşanacak anılar, acılarla değil mutluluklarla vuku bulsun. Bu bağlamda yeni yılınızı kutluyorum.
Umut var hep var olacak. Bu söz benim yaşam prensibim. Hatırlar mısınız bundan 10 sene önce nasılda ordan oraya koşturup, savaştan çıkmış bir ülke edası ile yeniden kalkınmanın yollarını arayış içine giren bir yönetim anlayışı vardı. Şimdi aynı düşüncelerin yeniden yeşermesi için umudum var.
Türk Hava Yolları'nda kaç başkan, kaç müdür, kaç şef var desem kim cevap verebilir? Eminim bir solukta bu soruya cevap verecek kimse yoktur. Kısa bir araştırma ile birçoğunun gereksiz olduğu müdürlük ve şeflik sayılarına ulaşmak mümkün oldu.
Türk Hava Yolları'nın Aydın'da Çıldır Havalimanı'na taşıdığı uçuş akademisinin ne eğitimde ne de tesisleşme yolunda bir gıdım yol gidemediğini ve bunun sebeplerini de azbuçuk yazmıştım. Lakin bu konu üzerine daha çok kafa yormak gerektiğini anladım. Şimdi sıkı durun bakın neler var!
Türk Hava Yolları bir değişim sürecine gireceğinin işaretlerini veriyor. Şunu herkes anlamalı ki koltuklar kimseye baki değil. Kimse de o koltukların ilelebet sahibi olunamayacağını anlamalı artık. İtibar korunmak isteniyor ise kovulmadan gidilmeli. "Kovuldu" damgası yerine "istifa etti" haberi daha itibarlı olsa gerek.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı koltuğuna yeniden Binali Yıldırım oturdu. Şükürler olsun ki havacılık adına umutlarım tam da bittiği sırada yeniden yeşermiş oldu. Ölü toprağı örtülmüş havacılığa şimdi yeniden can suyu verileceğine inanıyorum.
Bu hafta üç konuya birlikte kısa kısa değineceğim. Birisi AtlasGlobal uçağı Ercan İstanbul uçuşunda gerçekleşen bir hadise, diğeri THK rektörü Metin Toprak olayı ve son olarak bir facia durum KKTC sivil havacılığı.
Havadan, karaya yaratılan kaosu yorumlamaya çalışacağım. Zaman geçtikçe, çağ değiştikçe senaristler yeni argümanları ile toplumun algılamayacağı bir şekilde uçakları birer birer düşürürken; değişik aktörlerle çalışıyor.
AK Parti'nin ezici üstünlüğü ile neticelenen seçimlerin ardından şimdi havacılık sektörü "Yeni bakan" kim olacak sorusunu sormaya başladı. Eski bakan Binali Yıldırım günlerini arar hale gelen havacılık sektöründe, bakan tahminleri de yapılmaya başlandı.
Türk Hava Yolları'nın en büyük gelir kaynaklarından biri şüphesiz transit yolcular. Bu bağlamda THY, İstanbul'u bir transit yolcu merkezi haline getirdi. İşte bu başarı; THY'nin işbirliği yaptığı Lufthansa'yı her zaman olduğu gibi THY'yi baltalama yönünde adım attırdı.
Bir sendika yetkilisinin ağzından aynen naklediyorum. "Bu sözleşme bir kişinin dahi burnu kanamadan gerçekleştirildi. Öyle geçmişte olduğu gibi vurdulu-kırdılı olmadı. İnsanlar işinden olmadı". Kısacası en kötü karar, kararsızlıktan daha iyi şeklinde gerçekleşti.
Borajet ATR tipi uçaklardan sonra Embraer tipi uçaklarla yoluna devam ediyor. Havacılık alanında yazıp-çiziyorsanız yerinizde oturarak değil de mutlaka yerinde tespitlerle yazılarınızı kaleme almak zorundasınız. Biz öyle yaptık ve şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Akol ile Trabzon'a uçtuk ve çok şey öğrendik.
Kadının oğlu ölmüş ancak aç, aç ağlayamıyormuş. Yemek istemiş ve etrafındakilerin şaşkın bakışları arasında yemeğini yerken "Önce öğün sonra oğul" demiş. Türkiye'de yaşanan onca olaya rağmen görevimizi yapmaya çalışıyoruz.
Kim ne derse desin low cost havacılığın kültürünü Pegasus Havayolları bu ülkeye kazandırmıştır. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama gerçekler böyle. Suyu para ile satmış, şu koltuğu şu paraya satmış bu bir pazarlama yönetimidir. Bu yönüyle eleştirdiğimiz noktaları olmasına rağmen, alkışladığımız noktalar da çok.
Mevcut halimize şükretmemiz lazım! Binali Yıldırım'ın bıraktığı hız ile devam etse idi havacılık şu anda konmaya-konaklamaya ne yer bulabilirdiniz ne de ortaya çıkacak sorunların hesabını verebilecek bir sorumlu bulabilirdiniz. Havacılığın geri vites yapmasından memnun olunur mu? İşte o vaziyete geldik.
Değerli dostlar; geçen hafta sizlerden ayrı kaldım. Kısa yazımda da belirttiğim gibi babamın ağır rahatsızlığı dolayısıyla yazımı yazamadım. Halen devam eden bu sürecin sonunu Rabbim hayırlı eylesin. Bu zor zamanlarımda yanımda olan başta yazarları ile birlikte Airporthaber ailesi ve okurlarımla birlikte tüm dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim.
Değerli okurlarım; Her hafta bu köşeden sektörel konulara değinerek sizleri bilgilendirmeye çalışıyorum. Ancak bazen elde olmayan sebepler bu imkanı zorlaştırabiliyor. Hepimizin bir kıymetlisi vardır. Hele hele bu anne ya da baba ise vazgeçilmezdir. En azından benim için öyle. Biricik babamın ağır sağlık sorunları nedeniyle bu hafta maalesef yazımı sizlerle paylaşamayacağım. Hoşgörünüze sığınarak dualarınıza ihtiyacımız var. Saygılarımla
Havacılık sektörü güncel yaşamaya alışmış. Geçmişi unutup kazanılmış hakların elimizden gidişi kimsenin umuurnda değil. Herşey Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yetkililerinin iki dudağı arasında. Malum ses çıkartmak yasak. Hak arayanın mevcut hakları bile tehlikeye girer. Eleştirmek, hak aramak yasak hale gelmiş durumda.
Değerli okurlarım; geçen hafta yazmış olduğum yazıya gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ediyorum. Öncelikle bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Okurlarımın "Paralel" anlayışının çok farklı noktalarda olduğunu anladım. Bu "Paralel" sözünün güncel anlamdaki karşılığı cemaat yapılanması. Ben yazımda hem ona hem de başka konuya dikkat çekmek istemiştim.
Türk Hava Yolları içten içe çürüyor. Bakmayın sağda, solda gülümseyerek verilen pozlara. Hem vallahi hem billahi alev alev yanan bir ortam var. Yaz sıcağının bile bu kadar hissedilmediği sinsice yapılan girişimler var. Pilotlar kaçmaya hazırlanıyor, sorumlular özel oda yapma derdinde.
Ak Parti iktiradara geldiği vakit değişen havacılık yönetimleri ile birlikte sahtekarlığın, iki yüzlülüğün de şekli değişmişti. Tanıdığım birçok havacılık çalışanının da tavırları, yaşayış tarzları değişmişti. Meraklanmayın anlatacağım.