Canını yaktınız, can damarına nişan aldınız bu milletin. Sinir uçlarına dokundunuz Türk insanının. Ne diyorduk "Türk insanının bir sabır noktası var" İşte o noktayı aştınız ve bu millet size en büyük tokadı vurdu. Vurdu vurmasına da peki sizin canını yaktıklarınızın hesabını kim ödeyecek?
Cuma akşamı yaşanan kalkışma hareketi, gerçek vatanseverlerin de kendilerini göstermelerini sağlamış oldu. Tabi ben konuya havacılık açısından bakacağım. Hem yara aldık hem de yaralarımızı nasıl iyileştireceğimizi gördük.
Açıkçası bir havayolu şirketinin herhangi bir meydana ilk seferi için yapılan törenlere diyecek sözümüz yok. Dünyanın her yerinde yapılan alışılagelmiş törenlerdir bunlar. Amma velakin Rusya krizinden sonra gelen ilk tur yolcularına yapılan törene anlam vermedim, veremeyeceğim.
Ne sektör sorunu ne atamalar ne Rusya ile yeniden aynı rotaya girişimiz ne de İsrail ile yaptığımız anlaşma. Hiç biri umurumda değil ve hiç biri Atatürk Havalimanı’nda kaybettiğimiz her bir canın bir zerresi dahi etmez gönlümde.
Merak ettim Ordu-Giresun Havalimanı yolcu ve uçak sayılarını istedim. O kadar mutlu oldum ve kendi kendime “Demek ki isteyince oluyormuş” dedim. Bunu derken yatırım anlamında demiyorum, halk adına, sahiplenme adına diyorum.
Bu ülkenin en büyük sorunlarından birisi planlama zaafıdır. Aslına bakarsanız plansız yaşamak bizim geleneğimizdir. Günü şartlarına göre yaşar, bir adım sonrasını düşünemeyiz. İhtiyaç hasıl olduğunda da “Yandım anam” deyip çare ararız.
Neresinden başlayacağımı pek kestiremiyorum. Ama “bu kaçıncı ihanet” diyesim geldi. Saçma sapan, uyduruk Ermeni lobisinin yalanının arkasına takılıp sözde Ermeni soykırımı yalanına Almanya gibi bir devletin “evet” demesine okkalı cevap verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli okurlarım, Binali Yıldırım’ın başbakan olmasının ardından Ulaştırma Bakanlığı dönemindeki yaşadıklarımızı ve gözlemlerimi geçen hafta bu sütunlardan size aktarmıştım. Lakin ağız dolusu küfür ve hakaretlere maruz kaldım. Umurumda mı? Hayır. Şimdi de yeni Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ile ilgili yazacağım. Hakaretler, umurumda mı? Hayır.
Defalarca yazdım Cumhuriyet tarihinin en başarılı Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dır diye. Ve yine söylüyorum Ak Parti döneminin de şüphesiz en başarılı kabine üyesi de Binali Yıldırım’dır.
İnanırsınız ya da inanmazsınız. Türk Hava Yolları'nın gelişimi bir Türk olarak bizlerin egosunu okşarken bazı çevreleri ciddi şekilde rahatsız ediyor. Türk Hava Yolları, artık global bir oyuncu.
Duygulara tercüman olmak için yazılan bir yazı olacak bu haftaki düşüncelerimin satırlara yansıması. Son 12-13 yılın korkulanını yaşamamıza ramak kaldı. Bu sezon şirketlerin üzerine karabasan gibi çöken bir yıl olacak ve ciddi daralmalar yaşayacağız.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi çalışanlarının hemen hemen tamamına yakınının faydalandığı havacılık tazminatı, askeri hava trafik kontrolörlerinin de hak iddia etmesi ile yeni bir tartışmanın fitilinin ateşleneceği işaretini veriyor.
Değerli Airporthaber okurları; bu hafta iki değişik konuya değineceğim. Birisi THY Teknik A.Ş çalışanlarına yönelik yapılan son iyileştirme müjdesi diğeri ise İstanbul Yeni Havalimanı inşaatına dair gözlemleri olacak.
Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı, YK başkanı olmasının birinci yılında THY'nin genel kurulu olması nedeniyle hem salona gelen hissedarların hem de dijital ortamda canlı olarak izleyen hissedarların karşısına çıktı. Peki, genel kurul süreci İlker Aycı için başarılı mı? Birlikte bir değerlendirelim.
Tam da THY'nin 4 Nisan'a kilitlendiğini yazdığım haftanın ilk gününe denk geldi TİS anlaşması. Detaylara baktığınızda, anlaşmanın en çarpıcı tarafı da 5 bin TL prim verilecek olması. Hal böyle olunca da akıllara teknik personele verilen bin TL geldi.
Dün, yani 27 Mart 2016 Pazar günü saat tam 12.20 sularında bir telefon aldım. Telefonun diğer ucundaki kişi "Ali Bey dün gece Temel Kotil köşk tarafından görevden alındı" dedi. İnanmadım ama içimdeki gazetecilik dürtüsü ile sağı-solu aradım. Netice! Bilinmemezlik.
Biz bu hainleri çok gördük. Gün geldi gözyaşımızı içimize akıttık gün geldi sel gibi çağladık. Ama asla yıkılmadık, yıkılmayacağız. Bir avuç hayvana ve destekçilerine de geçit vermeyeceğiz. Tarihin yeniden yazılması gerekiyor ise yeniden yazacağız.
Türkiye’de adalet (!) son sözünü söylemiş. Hani şu kimsenin güvenmediği adalet! Genele ben de katılıyorum. Adalet; maalesef sadece Türkiye tarihinin değil dünya tarihinin en güvenilmez dönemini yaşıyor. Isparta uçak kazası davasında verilen karar üzerine bir kez daha kalben yazıyorum bunları.
Bu inek otlatma tabiri meşhurdur ve Sertaç Haybat mahreçlidir.Vakti zamanında THY yöneticisi iken Sabiha Gökçen Havalimanı için kullandığı bu sözün ne kadar anlamsız ve ne kadar manasız olduğu Pegasus Havayolları'nın yeni atılımı ile bir kez daha tescillendi.
Değerli okurlar, bu hafta yine iki ayrı konuya değinmek istiyorum. Birincisi Türk askerini bebek katili, MİT'i molotofçu ilan eden eski asker emeklisi pilot Bahadır Altan ile ilgili ikincisi ise DHMİ Genel Müdürü Serdar Hüseyin Yıldırım'ın sürekli ertelenen üçüncü havalimanı toplantısı ile alakalı.
Son yılların belki de konuşulması gereken en önemli konusu yakıt fiyatları düşerken bilet fiyatlarının neden düşmediği olmalı. Yolcular mı enayi yoksa serbest piyasa kuralı bunu mu gerektiriyor?
Hatırlar mısınız THY'nin bir hostesi cesur pozlar verince işinden olmuştu. TGS, gezi olayları sırasında hem sosyal medyada paylaşımları hemde geziyi övücü yorumları nedeniyle bir çok çalışanın işine son vermişti. Şimdi sıkı durun yeni tehlike sizi bekliyor.
Bir kez daha anladım ki magazineliz biz. Nerede popülizm var biz oradayız. Nerede yalakalık yapılacak insan var oradayız. THY'nin 300. uçak töreninde yüzlerce insan vardı. Çünkü orada bir şov vardı. Çünkü orada kendini göstereceğin insanlar vardı.
Türk Hava Yolları pilot açığını kapatma yollarını yerli okullarla yaptığı anlaşmalarla kapatmaya çalışıyor. Ancak, THY'de sorulan soru eğitim kalitesinin ne derece yeterli olduğu yönünde. Bu konu üzerinde" kafa yormaya değer" diyerek düşüncemizi aktaralım.